|

Kupanın peşinde 88 yıl

Futbolseverlerin büyük bayramı 2018 Rusya-FIFA Dünya Kupası başladı. Tam bir ay sürecek mücadele 15 Temmuz tarihindeki final karşılaşmasıyla sona erecek. İşte tam da bugünlerde Dünya Kupası’nın 88 yıllık tarihine yazar Mert Aydın ışık tutuyor. Aydın, ilk dünya kupasını alan Uruguay’dan, dünya tarihinde ilk kırmızı kart gösteren Türk hakeme, ilginç olaylara, kahramanlıklara ve kavgalara her daim gündem olan kupaya ilişkin çok çarpıcı bilgiler veriyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 17/06/2018 Pazar
Güncelleme: 04:06 - 17/06/2018 Pazar
Yeni Şafak
Pele
Pele

Dünya Kupası’nın 88 yıllık hikayesini Mert Aydın anlatıyor. İlk Dünya Kupası’nın ev sahibi Uruguay olmuştu. 2. Dünya Savaşı döneminde 12 yıl kesintiye uğradı. Dünya Kupası tarihinde ilk kırmızı kartı gösteren bir Türk hakemiydi. Ve daha neler neler…

Olimpiyat Oyunları’ndan sonra en büyük spor olayı, futbolseverlerin büyük bayramı, 2018 Rusya FIFA Dünya Kupası, Perşembe günü ev sahibi Rusya ile Suudi Arabistan arasında yapılan açılış karşılaşmasıyla başladı. Tam bir ay sürecek mücadele 15 Temmuz’da yapılacak final karşılaşmasıyla sona erecek. Dünya Kupası, Futbolda dünyanın en iyi milli takımını belirleyecek olan turnuva, ilk kez düzenlendiği 1930 yılından bugüne, sadece 2. Dünya Savaşı sırasında 12 yıllık kesintiye uğradı. Zamanla genişleyerek, dünyanın farklı kıtalarından 32 takımın katıldığı bir müsabakaya dönüşen Dünya Kupası’nın bir sonraki durağı 2022’de Katar olacak. Dünya Kupası 2026 yılında ise format değişikliğine gidecek. Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA), 2026’dan itibaren Dünya Kupası’nın 32 yerine 48 ülkenin katılımıyla düzenlenmesini kararlaştırdı. Böylelikle kupanın daha kapsayıcı ve adına layık olması hedefleniyor.

Bu dosyada, Dünya Kupası’nın geride bıraktığı 88 yıllık tarihinde kimi ilklere, ilginç olaylara, kahramanlara, kavgalara, sevinçlere ve tuhaflıklara odaklanacağız. Kılavuzumuz ise değerli spor yorumcusu ve yazar Mert Aydın’ın, Profil Kitap tarafından tam zamanında yayınlanan “Dünya Kupası Tarihi” adlı hacimli ve detaylı kitabı. Mert Aydın’ın kitabı, başta futbola ilgisi olanlara, özelde ise Dünya Kupası tarihi meraklıları için hazine niteliğinde bir başucu kitabı.


Top yuvarlaktır

Maracanazo’yu anlatırken, “top yuvarlaktır” demiştik. Bu sözün mucidi Alman futboluna damgasına vuran ünlü futbol adamı Sepp Herberger’den başkası değil. Günümüzde bilinen “inatçı ve fizikli” Alman futboluna kimliğini veren Herberger aynı zamanda bugün futbol müptelalarının diline pelesenk olmuş, “Futbol 90 dakikadır”, “Bir sonraki rakip her zaman zor olandır” ve “top yuvarlaktır” sözlerinin de gerçek sahibi.

1588’in intikamı

Futbol her ne kadar bir spor olsa da, stadyumlar milli duyguların kabardığı arenalar da aynı zamanda. İşte İspanya milli takımı 1950 Dünya Kupası’nda İngiltere karşısına benzer duygularla çıkmıştı. Mağrur İngilizler, İspanya’dan önce ABD karşısına çıktıkları maçta şok bir yenilgi almıştı. İngiltere’ye son darbeyi ise İspanyollar vuracaktı. İspanya karşısında kazanmak zorunda olan İngiltere, Zarra’nın golüne engel olamayınca kupa futbolun beşiği İngiltere için hüsranla sonuçlandı. İspanyollar ise 1588’in intikamını aldıklarını düşünüyorlardı. Dönemin “Yenilmez Armada” olarak bilinen İspanyol donanmasının İngilizler tarafından bozguna uğratılmasına cevap yeşil sahada gelmişti.


Canı tatlı hakem

İlk Dünya Kupası’nın ilk finali de olaylıydı. Çünkü finalde, Plata Nehri’nin ayırdığı iki komşu ülke Uruguay ve Arjantin karşı karşıya geldi. Taraflar arasında futboldaki rekabet o kadar büyüktü ki, iki ülkede final maçı günü adeta hayat durdu; Fabrikalar, kamu kurumları, okullar tatil edildi… Uruguay’a geçen Arjantinlilere silah araması yapıldı. Maçın karizmatik Belçikalı hakemi John Langenus iki taraf arasındaki rekabetin dozunu görünce dehşete düşmüştü. Hemen yetkililerle irtibata geçip, kendisi ve ailesi için güvenlik garantisi istedi. Dahası eğer maçta olay çıkarsa, ülkeden ayrılabilmesi için bir teknenin limanda hazır tutulmasını talep etti. Korkulan olmadı. Maç olaysız tamamlandı. Centenario stadında oynanan final maçında Uruguay rakibini 4-2’lik skorla geçerek evinde kupayı kazanmanın gururunu yaşadı. 100. Yıl için en büyük ödülü almışlardı.

‘Hitler şimdi İsviçre’yi işgal eder’

İkinci Dünya Savaşı’na patlamasına ramak var. Almanya’da Adolf Hitler’in başında bulunduğu Nazi rejiminin tehdidi tüm Avrupa üzerinde hissediliyor. 1938 yılında Fransa’da düzenlenen Dünya Kupası işte bu gerilimli atmosferde start aldı. Avusturya’yı ilhak eden Nazi Almanya’sı, iki ülke futbolcularından oluşan bir takımla turnuvaya katıldı. Paris’te 1-1 biten maç sonrası dönemin kuralları gereği İsviçre’yle bir tekrar maçı oynadılar. Ve bu maçta beklenmedik bir şey oldu, mağrur Alman-Avusturya takımı, 2 golle öne geçtiği maçta, İsviçre’ye 4-2’lik skorla mağlup oldu. Almanlar şakın, espriler ise havada uçuşuyordu: “Hitler şimdi İsviçre’yi de işgal eder.” Hitler, 1 Eylül 1939 tarihinde İsviçre’yi değil ama Polonya’yı işgal ederek, dünyayı büyük yıkıma uğratacak II. Dünya Savaşı’nı başlattı. 1940 yılında maçın yapıldığı Paris de Nazi işgaline uğradı. 1950 yılına kadar bir daha Dünya Kupası düzenlenmeyecekti.

Parayı veren düdüğü çalar

İlk Dünya Kupası’nın ev sahibi Latin Amerika kıtası olur. 1930 senesi Uruguay’ın kuruluşunun 100. Yılına denk gelmektedir ve futbol tutkunu ülkenin yönetimi yüzüncü yılı Dünya Kupası gibi büyük bir organizasyonu düzenleyerek kutlamak istemektedir. O nedenle kesenin ağzını sonuna kadar açarlar. Dünya Kupası’na Uruguay haricinde dört ülke daha taliptir: İtalya, Hollanda, İsveç ve İspanya. Uruguay inanılmaz bir teklifle gelerek diğer dört rakibini ekarte eder. O dönem 2 milyon nüfuslu küçük bir ülke olan Uruguay, katılımcı ülkelerin tamamının ulaşım ve otel masraflarını ödemeyi taahhüt eder. Sonuçta FIFA bu cazip teklife hayır diyemez ve ilk Dünya Kupasını düzenleme onuru ülkenin 100. kuruluş yıldönümünde Uruguay’ın olur. Avrupa’dan aday diğer 4 ülke kupaya katılmayacaklarını açıklasa da, Uruguay istediğini aldığı için mutludur. Ne var ki 1930 yılında düzenlenecek turnuvayı Avrupalı ülkelerin söz birliği edercesine katılmayacaklarını açıklaması Uruguay’ı çılgına çevirir ve uzun zaman sürecek Latin Amerika-Avrupa kıtaları arasındaki rekabetin temeli o yıl atılır. Uruguay bu turnuvadan sonra 1950’ye kadar geçen 20 yılda Dünya Kupası’nı protesto ederek katılmayacaktır.


İlk Türk hakem ilk kırmızı kart

Dünya Kupası tarihinde ilk kırmızı kartı bir Türk hakemin gösterdiğini biliyor muydunuz? 1974 yılında o dönemki adıyla Batı Almanya’da düzenlenen Dünya Kupası’nda belki milli takımımız yoktu ama ilk kez bir Türk hakem bu büyük turnuvada düdük çalma şansı yakaladı Doğan Babacan. Babacan aynı zamanda turnuvanın ilk kırmızı kartını göstererek de tarihe geçti. Batı Almanya-Şili maçını yöneten Doğan Babacan, Şili kaptanı Carlos Caszely’e ikinci sarıdan kırmızı kart göstererek, 1970’te getirilen kırmızı kart kuralını Dünya Kupası’nda uygulayan ilk hakem olarak tarihe geçti. 1929 doğumlu Doğan Babacan, 21. Dünya Kupası’nın santrasına haftalar kala 18 Mayıs 2018’de hayata gözlerini yumdu. Dünya Kupası’nda Babacan’ın emanetini hakemimiz Cüneyt Çakır taşıyacak.

Beşik sallama fenomeni

Brezilya milli takımının 1970’ten sonra dünya kupasına uzanması için 1994’te ABD’de turnuvayı beklemesi gerekti. Latin Amerika’nın sarı-yeşilleri 1994’te sadece Bebeto ve Romario’lu forvet hattının etkinliği ile değil, gol sevinciyle de damgasını vuracaktı. Brezilyalı forvet Bebeto, turnuvada Hollanda karşısında attığı golün sevincine yeni doğan oğlunun sevincini de ekleyerek “beşik sallama” hareketiyle kutlaması, sadece turnuvaya damgasını vurmakla kalmadı, bir fenomen olarak bugün dahi yeşil sahada futbolcular tarafından kullanılmaya devam etti.


Kupaya damga vuran kafa

Fransa’nın Cezayir asıllı yıldızı Zinedine Zidane dünya kupası tarihine sadece göz kamaştıran tekniği ile değil kafasını kullanarak da geçti. 1998 yılında Fransa’da düzenlenen kupa finalinde, Brezilya karşısında attığı iki kafa golüyle kupayı ülkesine getiren ve “Altın kafa” olarak anılan Zidane, bu maçtan tam 12 yıl sonra yine bir dünya kupası finalinde yine attığı kafayla gündeme geldi. Ne var ki bu sefer kafanın hedefi meşin yuvarlak değil, İtalyan savunma oyuncusu Marco Materazzi’ydi. Çirkefliğiyle tanınan İtalyan futbolcunun ırkçı aşağılamalarına dayanamayan Fransız futbolcu, final maçının uzatmalardaki 110. Dakikasında rakibinin karnına attığı kırmızı kartla damga vurdu. Birçok futbol severin keşke olmasaydı dediği sahne ne yazık ki dünya kupasının unutulmazları arasında yer aldı.

Maracanazo

Herhangi bir Brezilyalı’ya hangi yaşta olursa olsun, ülkenin başına gelen en büyük felaketlerden biri nedir diye sorduğunuzda, ilk vereceği cevaplardan biri Maracana faciası olacaktır. Brezilyalılar tarafından “Maracanazo” adı konulan 1950 Dünya Kupası finali, hala daha futbolun hayatın kendisi olduğu Latin Amerika ülkesinin kalbinde ve ruhunda bir yaradır. Öyle ki Brezilyalı antropolog Pobert Da Matta bu yarayı, “1950’de Maracana’da olanlar, çağdaş Brezilya tarihinde yaşanan en büyük felakettir” sözleriyle tanımlamaktadır. Brezilya ev sahipliği yaptığı 1950 Dünya Kupası finalinde, kupaya 20 yıl sonra katılan komşusu Uruguay’la karşı karşıya gelir. Maracana stadına gelen 199 bin 954 kişi kupayı Brezilya’nın alacağından gayet emindir. Ne var ki top yuvarlaktır ve senaryo beklendiği gibi gitmez. Brezilya’ya aşırı güven pahalıya patlar. 79. Dakikada Uruguaylı Ghiggia’nın topu ağlarla buluşturan vuruşu Maracana’yı derin bir sessizliğe gömer. Uruguay dünya kupasına ikinci kez uzanırken, statta intiharlar yaşanmaktadır. Brezilya girdiği şok sonunda 16 Temmuz 1950’den, Nisan 1952’ye kadar bir daha milli maç yapmaz.

Brezilya’nın kupasını erittiler!

1970 yılında Meksika’da düzenlenen Dünya Kupası’na katılan Brezilya kadrosu, ülkenin gelmiş geçmiş en iyi takımı olarak değerlendirilir. O takımda bu değerlendirmenin hakkını Meksika’da şampiyonluğa ulaşarak verdi. Bu zafer aynı zamanda Brezilya’nın o dönemki adıyla Jules Rimes kupasını kalıcı olarak müzesine götürme hakkı tanıyordu. Dünya Kupası’nı üç kez kazanan her takıma tanınmış bir haktı bu. Ne var ki bu tarihi öneme sahip kupa 1983 yılında çalındı ve bir daha da bulunamadı. Tahminler, altın kupanın hırsızlar tarafından eritildiği yönünde.

Playstation Kupası

Gelmiş geçmiş sürprizlerle dolu dünya kupası hangisi diye sorulsa, 2002 yılında Güney Kore/Japonya ortaklığıyla düzenlene turnuvayı ilk sıralara yazabiliriz. Turnuva bir ay boyunca öylesine sürprizler oldu ki, bir Avrupalı gazeteci o dönem hızla popülerlik kazanan, oyun konsoluna atıfta bulunarak “Playstation Dünya Kupası” tanımlaması yapmıştı. “Playstation” bir Japon teknoloji markası Sony’nin ürettiği eğlence cihazlarının başında gelmesi de bu tanımlamada önemli rol oynamıştı. Turnuvada Türk milli takımının dünya üçüncüsü olması bizim için en önemli nottu. Bunun dışında son şampiyon Fransa’nın ilk turda elenmesi, bitmiş yorumları yapılan Almanya’nın herkesi yanıltarak Brezilya ile final maçında karşılaşması, Avrupa’nın portakalları Hollanda’nın yaşadığı kabus gibi birçok ilginç öykü ile turnuva Dünya Kupası tarihinde ayrı bir yer aldı.

Ev sahibinden gecikmeli başlangıç

Lafı Uruguay’dan açmışken, ev sahibi takımın 1930 yılında düzenlenen turnuvada ilk maçını ancak 5 gün sonra yapabildiği notunu da iletelim. Bu gecikmenin sebebi ise oldukça basitti. Ülkenin yüzüncü yılı için inşa edilen Centenario (yüzüncü yıl) adlı stat turnuva başlangıcına yetişmemişti. O nedenle ev sahibi Uruguay ilk maçını turnuva başladıktan 5 gün sonra yapabildi.

#Sepp Herberger
#Uruguay
#Zinedi Zidane
6 yıl önce