|

Kerkük’e Batı Şeria modeli ve Türkmenler

Yeni Şafak ve
04:00 - 22/09/2017 Cuma
Güncelleme: 18:30 - 22/09/2017 Cuma
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Ali Semin - BİLGESAM Araştırma Koordinatörü

Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin 7 Haziran 2017 tarihinde bölgede bulunan bazı siyasi parti ve oluşumlarla görüşerek 25 Eylül’de bağımsızlık referandumu kararı alması tartışmalara neden olmuştur. Irak DAEŞ ile mücadele ederken Erbil yönetiminin bağımsızlık referandumu yapması ülkede etnik çatışmalara yol açabilecek bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Kürt yönetiminin Irak anayasasının 140. maddesindeki tartışmalı bölgelerde de bağımsızlık referandumunu gerçekleştirmesi hem Türkmenler ve Araplar hem de başta Türkiye olmak üzere İran, ABD ve uluslararası toplum tarafından büyük tepkiler yol açtı. Başka bir ifadeyle tartışmalı bölgelerin en tehlikeli kenti olan Kerkük’te Türkmen-Kürt veya Arap-Kürt çatışmasına neden olabilecek emarelerin görüldüğünü söylemek mümkündür.

EN FAZLA ZARARI TÜRKMENLER GÖRDÜ

Bu bağlamda Irak Kürt Yönetimi ve Barzani’nin 2003 Irak işgalinden sonra başta Kerkük olmak üzere tüm tartışmalı bölgelerde hâkimiyet kurma çabaları bölgede bulunan Türkmenlerle de ilişkilerini olumsuz etkiledi. Bilhassa DAEŞ terör örgütünün Musul’u işgal etmesinin ardından Irak’ta en çok zarar gören kesim Türkmenlerdir. DAEŞ, Türkmenlerin yaşadığı bölgelerinin hemen hemen tamamını işgal etmiş ve Türkmenleri göçe zorlamıştır. ABD işgalinden sonra Türkmenlerin ciddi sorunlarından biri Şiiler, Sünni Araplar ve Kürtler gibi herhangi bir savunma gücünün olmaması olduğu söylenebilir. Diğer bir sorun ise, Türkmenlerin coğrafi olarak dağınık olması ve kendilerine has bir güvenli bölgede bulunmamalarıdır. Öte yandan, Türkmenlerin Bağdat yönetimindeki siyasi temsilinin zayıf olması ve ekonomik olarak güçsüzlüğünden dolayı bölgesel ve uluslararası aktörlerle düzenli bir ilişki kuramamasına neden olmuştur. Türkmen bölgeleri özellikle Aralık 2011’de ABD askerlerini geri çekmesinden sonra Bağdat-Erbil arasında siyasi, ekonomik, enerji ve güvenlik bağlamında çatışmaların merkezine dönüştüğü görünmektedir. Irak’ta DAEŞ ile birlikte her geçen gün güvenlik sorunların artması Türkmenlerin durumu daha da zorlaşmıştır. Türkmenler Haziran 2014’ten bu yana zorunlu göç, silahlı saldırı ve idamlarla sonuçlanan infazlar gibi oldukça ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldılar. Bunlara ilave olarak Türkmenler, Irak güvenlik güçleri, Şii milis gücü Haşdi el-Şaabi, Sünni Arap aşiretlerine bağlı silahlı milis gücü ve Kürtlerin Peşmerge gücü arasında yaşanan nüfuz alanını genişletme mücadelesinden büyük zarar gördüler. DAEŞ ile savaşan yerel güçler etnik ve mezhepsel niteliğe sahiptir. Bu nedenle Türkmenlerin de yaşadıkları bölgeleri savunma amacıyla kendi silahlı gücünü kurması büyük bir ihtiyaçtır.

KERKÜK KÜRTKÜK OLMAMALIDIR

ABD, Saddam rejimini devirdikten sonra Kerkük’ün demografik, sosyal ve ekonomik anlamında ciddi değişimler yaşandı. Kuzey Irak’tan Kerkük’e gelen Kürt nüfus kentin toplumsal dokusuna olumsuz yansımıştır. İşgal öncesinde Kerkük’ün genel nüfusu 700-750 bin civarındayken günümüzde bu rakam 1 milyon 600 bin civarındadır. Bu nedenle Irak işgalinden bu yana Kürt yönetiminin Kerkük politikasına dikkat edildiğinde üç temel strateji öne çıkıyor. Bunlardan birincisi, Kerkük’ün tapu ve nüfus dairelerini işgal ederek tüm belgeleri yok etmek ve Kürt nüfusunu kaydırarak kentin demografik yapısını değiştirmek. Bu strateji büyük oranda başarılı oldu. İkinci strateji, Kerkük’ü, ABD’nin de desteğiyle Peşmerge ve Kürt asayışının gücüyle kentte bulunan Türkmen ve Araplara baskı uygulama yoluyla Kürtleştirme sürecini desteklemek. Diğer bir strateji ise, Kerkük’ü anayasal çerçevede Kürt yönetimine bağlamaya çalışmak. Bu nedenle Irak anayasasına 140. maddeyi ekleyerek Kerkük’te normalleşme, sayım ve referandumun yapılmasını gerçekleştirmek ve böylece kenti kuzeye bağlanması hedeflenmiştir. Fakat bu maddenin işleyişiyle ilgili Kerkük’teki Türkmen-Kürt ve Araplar arasında herhangi bir uzlaşıya varılamadığı için kentin statüsü konusunda belirsizlikler devam etti. Bu bakımdan Kerkük’ün kuzeye bağlanmasının zorlaştığının farkına varan Kürtler kentin geleceğine ilişkin taktiksel bir değişikliğe gitmiştir. Sözü edilen değişiklik yüzde 32’lik oranla ortak idari paylaşım çerçevesinde Türkmen ve Arapların tepkisi çekilmeden Kerkük’ün 5 yıl içerisinde değil ama daha uzun bir zaman dilimine yayarak belki 10 yıl içerisinde kuzeye bağlanmasının gizlice hedeflendiği anlaşılmaktadır. Kürt Yönetiminin bu stratejisini Batı Şeria Modeli olarak nitelendirebiliriz.

Bu bağlamda Kürt Yönetimi'nin Kerkük üzerinde Batı Şeria Modelini uyguladığını söylemek mümkündür. Yani nasıl İsrail Filistin yönetimiyle uzlaşmak için masaya otururken, Batı Şeria’da yerleşim birimleri oluşturuyor ve her geçen gün sınırını genişletiyorsa, Kürtlerin de 2011 yılından beri Kerkük’te benzeri bir yol izlediği görünmektedir. Kerkük’teki yapılanmaya dikkat edildiğinde IKBY’nin hayata geçirdiği stratejiyi şu şekilde açıklayabiliriz: Kerkük’ü kuzeye doğru sınırlarını genişleterek Süleymaniye ve Erbil sınırının yakınlarına kadar uzatmaya çalışmaktadır. Dahası Kerkük’ün kuzeye doğru olan sınırlarını genişleterek Kürtler için yerleşim birimlerinin inşa etmiştir. Dolayısıyla Kerkük sorununa ilişkin böylesi gelişmelere bakıldığında Kürtlerin, kentin sadece demografik yapısını değil aynı zamanda haritasını da değiştirmiştir. Barzani yönetimi 2003 yılından sonra Kerkük’ten deyim yerindeyse yeni bir Kerkük oluşturarak kentin kuzeye bağlanması çabasında. Bu nedenle Kürt Yönetiminin Kerkük’e uyguladığı Batı Şeria Modeline mukabil başta Bağdat merkezi hükümeti olmak üzere kentte yaşayan Türkmenlerin ve Arapların Kerkük’ün statüsü hususunda dikkatli adımlar atmalıdır. Hatta Türkiye de böylesi bir planı dikkatlice takip etmelidir.

PEŞMERGE BASKI YAPIYOR

Sonuç itibarıyla Türkmenler kendi savunma güçleri olmaması sebebiyle can ve mal güvenliklerini koruyamamaktadır. Kerkük’te ve diğer Türkmen bölgelerinde Peşmerge gücünün Türkmenleri de koruduğu iddia edilmektedir. Ancak Peşmergenin kontrol ettiği Türkmen bölgelerini Kuzey Irak Kürt yönetimine ilhak etme çabası ve bu konuda Peşmerge’nin oluşturmaya çalıştığı psikolojik baskı, olası bir Türkmen-Kürt veya etnik çatışmaya yol açabilir. Kerkük’ün savunması için Peşmerge gücü dışında herhangi bir yerel unsurun silahlı güç kurmasına ve kentin savunması için katkıda bulunmasına izin verilmemiştir. Bu tablo Türkmenlerin kendi bölgelerinde silahlı savunma gücü kuramamasının sebeplerinin başında gelmektedir. Buna karşılık Türkmenlerin silahlı güç oluşturması, orta ve uzun vadeli siyasi ve askeri stratejiye sahip olması artık bir zarurettir.

#Irak
#Kuzey Irak
#Kerkük
7 yıl önce