|

John Bolton, Trump’a çok benziyor

Yeni Şafak ve
04:00 - 6/04/2018 Cuma
Güncelleme: 04:18 - 6/04/2018 Cuma
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Cas Mudde • Georgia Üniversitesi

ABD Başkanı Donald Trump göreve geleli bir yıldan fazla olsa da hala uzmanları şaşırtabiliyor. Trump, John Bolton’ı yeni ulusal güvenlik danışmanı olarak görevlendirdiğinde, bağımsız yayıncılar, ABD Başkanı’nın sözde aşırı sağcı, soyutlama taraftarı tabanının bunu bir ihanet olarak göreceğini ilan etmekte gecikmedi. Ne de olsa Bolton, George W. Bush’un müdahaleci, ulus inşa etmeye çalışan yönetiminin yöneticilerinden biriydi. Ancak, -eğer varsa- bu ters tepki abartılmış bir tepki ve Trump’ın destekçilerini ne kadar az anladığımızın bir göstergesi.

Bolton, sözde aşırı sağcı ve ülkeyi soyutlama taraftarı muhafazakarlara bir ihanet olarak görülürken, bu taraftarlar, seçmenlerin aslında marjinal kesimi. Benzer bir şekilde, “savaş taciri” Hillary Clinton’ı başkanlıktan uzak tutmak için Trump’a oy veren çokça tartışılmış özgürlükçüler ve Bernie Sanders taraftarları, seçimde pek bir öneme sahip değildi. Trump seçmenlerinin çoğu, dış politikayı pek önemsemiyor ve çoğunlukla Trump’ın içgüdüsel “Önce Amerika” gündemini destekliyor. Aynı John Bolton gibi.

EKONOMİK KAYGI DEĞİL KÜLTÜREL TEPKİ

Her şeyden öte, Bolton’ın atanmasından dolayı Trump seçmenlerinin ihanete uğramış hissettiği söylemi, çoğu özgürlükçünün Trump’ın olayını hala anlamadığını gösteriyor. Bahsi geçen özgürlükçüler, Trump’ı ve kararlarını, Avrupa’da yükselen, alternatif sağa bağlı elitler liderliğindeki ve beyaz çalışan sınıftan beslenen aşırı sağın ABD’deki karşılığı olarak görmeye devam ediyor. Ancak işin aslı şu ki, Trump’ın oyları, ekonomik kaygıdan çok, kültürel tepkiye dayanan bir şeydi.

(Özgür) medyada yaygın olarak resmedilmesine rağmen, Bolton hiçbir zaman, Cumhuriyetçi partiyle derinlemesine bütünleşmiş yeni muhafazakar elitlerin bir parçası olmamıştı. Bolton, George W. Bush’un yeni muhafazakar politikasına uyduğu kadar, Donald Trump’ın “Önce Amerika” politikasına da uyuyor. Dahası, Bolton’ın “yeni muhafazakarlığı”nın çoğu, Trump’ın ‘Önce Amerika’ görüşünün bir parçası.

KURTLAR SOFRASI OLARAK GÖRÜYORLAR

Trump gibi Bolton da dünyayı vahşi ve acımasız bir yer, herkesin kendisi için çalıştığı ve politikaların toplamı sıfır olan bir oyun olduğu bir kurtlar sofrası olarak görüyor. Bu iki adam da, askeri güce ve fiziksel cezalara (sert güç) inanan, özünde otorite yanlısı kişiler. Bolton da Trump gibi, en azından teoride, yeni muhafazakar ajandanın temel bileşeni olan, insanların “kalbini ve aklını kazanmak” ile (yumuşak güç) hiçbir zaman ilgilenmedi.

Bolton’ın, ABD Başkanı ile ortak bir görüşe sahip olduğu konu ise, bu saldırgan dünyada “Batı”nın var oluşunu en çok tehdit eden şeyin “Küresel İslam” olduğu. Bolton, sözde Cihad ile Mücadele Hareketi ile derin ve kapsamlı bir bağa sahip değil. Bolton, geniş İslamofobik ağdaki baş örümceklerden biri. Bolton, Batı’daki muhtemelen en iyi bağlantılı ve en iyi fonlanan, İslam karşıtı “düşünce kuruluşlarından” biri olan Gatestone Enstitüsü’nün Yönetim Kurulu Başkanı.

Yeni muhafazakarlar, çok uluslu örgütler hakkında şüpheciyken ve ulusüstü örgütler ya da yabancı ortaklar katılmak istemese de tek başlarına mutluyken, Bolton aşırı egemenlikçi birisi. Aslında, Bolton’ın hor gördüğü bir örgüt olan Birleşmiş Milletler’e ABD’nin büyükelçisi olarak atanması, adı konmamış bir Trumpçılıktı -Kongre’den geçişi de dahil!

İRAN VE İSRAİL’DE HEM FİKİRLER

Bolton ve Trump, iki ana ve dış politika ile ilgili konu üzerinde tamamen aynı fikirdeler: İran ve İsrail. İkisi de Obama yönetiminin yanlış yönlendirilmiş ve yumuşak tavrının bir örneği olduğuna inandıkları İran nükleer anlaşmasından nefret ediyor ve İsrail’de sağcı hükümeti güçlü bir şekilde savunuyor. Beklenildiği gibi, İsrailli bakanlar, Bolton’ın atanmasını alkışlayan birkaç küresel politikacılar arasındaydı.

Şu anda, Trump ve Bolton’ın fikir ayrılığı yaşadığı iki ana konu; Kuzey Kore ve Rusya. Bolton, ikisi için de savaş yanlısıyken, Trump oldukça değişken olsa da daha ılımlı bir pozisyonda. Bolton, iki ülkeyi de ABD için tehlikeli tehditler olarak görüyor ki, göreve atanmadan önce ABD Başkanı’na daha sert bir tavır takınma çağrısında bulunmuştu. Aynı zamanda, yine atanmadan önce Fox News kanalında, Trump’ın Kim Jong-un ile görüşeceğine yönelik şok edici duyurusunu alkışlamış ve “Artık önemli olan Başkan’ın ne söylediği” demişti.

Bu aynı zamanda, Bolton için -Trump’ın Beyaz Saray’ının yeni standartlarına göre bile- neden kısa bir görev süresi öngörüldüğünün zamansız olabileceğini göstermektedir. Esas itibarıyla, John Bolton, şu anda Trump’ın iç kabinesinde aile dışından en uzun süredir görevde olan Jeff Sessions’ın dış politikadaki karşılığıdır. Hem Bolton hem de Sessions, çoğu muhafazakarın yalnızca özel görüşmelerde kabul etmeye cesaret edebilecekleri şeyleri kamuoyuna söylüyorlar. İkisi de radikal ve kaba olarak algılanıyor ancak söyleyiş şekilleri mesajın içeriğinden daha çok tepki çekiyor. Bu onları hem dışlanmış hem de benimsenmiş yapıyor; politik olarak benimseniyorlar ancak kişisel olarak dışlanıyorlar. Bu size birisini hatırlatıyor mu?

* Bu yazı ilk olarak 2 Nisan 2018’de The Guardian’ın internet sitesinde yayınlanmıştır.
** Tercüme: Fatma Nur Aktaş
#ABD
#İsrail
#İran
6 yıl önce