|

İslam Doğu’yu ve Batı’yı aşar

Malay coğrafyasının son dönemde yetiştirdiği en önemli alim Seyyid Muhammed Nakib el-Attas’a 15. Dost İslam’a Hizmet Ödülü verildi. Onun ödülünü alan öğrencisi Prof. Dr. Wan Mohd Nor Wan, tüm dünyada eserleriyle büyük ilgi gören el-Attas’ın, İslam’ın hem Doğu’yu hem Batı’yı aştığına olan inancına vurgu yaptı.

Hatice Saka
04:00 - 2/12/2018 Pazar
Güncelleme: 11:00 - 1/12/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
Prof. Dr. Wan Mohd Nor Wan
Prof. Dr. Wan Mohd Nor Wan

Hz. Muhammed’in doğumunun yıldönümünü ve herkesi tevhid bayrağı altında toplayan sevgisini idrak etmek gayesiyle Kerim Vakfı tarafından düzenlenen 15. Dost İslam’a Hizmet Ödülü, Ahmed Avni Konuk ve Seyyid Muhammed Nakib el-Attas’a verildi. El-Attas, dünyanın “Bilginin İslamileştirilmesi” kavramına önemli katkıda bulunan bir bilim adamı olarak tanıdığı, Malay coğrafyasının son dönemde yetiştirdiği önemli bir şahsiyet.

Onun ödülünü ise öğrencisi akademisyen Prof. Dr. Mohd Nor Wan Daud aldı. Şimdiye kadar Türkçe, Farsça, Rusça, Boşnakça, Arapça, Çince ve Endonezya diline çevrilen 25 kitap yazan Wan Daud, el-Attas ile de bir kitap yazdı. Biz de onunla hem Seyyid Muhammed Nakib el-Attas’ı hem de Malezya’daki tasavvuf çalışmalarını konuştuk.


Etkisini Malezya’dan Rusya’ya, Ortadoğu’dan Avrupa’ya kadar hissettiren alim Seyyid Muhammed Nakib el-Attas’ın öğrencisi olarak onu bize biraz anlatır mısınız?

Malezya, Pakistan ve ABD’de birçok hocayla beraber çalışma tecrübeme dayanarak diyebilirim ki Prof. el-Attas oldukça özgündür. Çünkü en çok ilgilendiği meseleler niyetin samimi oluşu, edep, adalet, doğru ilim ve idrak, şahsî tekâmül ve topluma faydalı olmaktır. Samimiyetten şunu kasteder: Hâlik, Rezzak, Kadir, Muktedir, Âlim ve her dâim Hayy olan Allah’la ilişkimizde sürekli ihlâslı olabilmek. Kendimize samimi olmanın, kuvvetli ve zayıf yönlerimizi bilmenin ve meselelerimizi çözerken doğru hareket etmenin önemini vurgular. Bizler aynı zamanda başkalarıyla, bilhassa Hz. Muhammed’le (sav) olan ilişkimizde de samimi olmalıyız.

Bu birikimini nasıl yansıtır ?

Prof. el-Attas sadece çok dikkatli kullandığı kelimelerle değil, aynı zamanda derin İslâm metafizik ilmini, tasavvufu hem İslâmî hem de modern bilmin birçok branşını kullanarak, çok geniş ve çeşitlilik gösteren kişisel ve âilevî tecrübelerini işin içine katarak eğitim verir. Doğruluğu hem konuşmalarıyla hem de hareketleriyle örneklendirir. Zihninden geçeni söyler ve bunları emin, kibar ve ârifâne bir biçimde uygular. Eğer bir hata yaparsa özür dilemek için hiç tereddüt etmez. Hz. Peygamber her zaman onun için örnek teşkil eder.

Seyyid Muhammed Nakib el-Attas’ın hem Doğu’yu hem de Batı’yı iyi analiz ettiğini ve bu yönde önemli eserler verdiğini biliyoruz. Onun bu yönünü nasıl anlatırsınız ?

O, Batı ve Doğu hakkındaki bilgisini sırf örgün eğitimle ya da önemli akademik makale ve kitapları okuyarak değil, aynı zamanda bu kültürlerin edebî eserlerinin tadını çıkararak, müzeleri ziyaret ederek, sanatsal ve mimârî eserleri inceleyerek ve çeşitli kültür ve medeniyetlerden gelen insanlarla yakın dostluklar kurmak yoluyla edinmiştir. Batı ve Doğu’nun birbirine ve beşerî medeniyete yaptığı büyük katkıları her zaman takdir etmiştir. Fakat aynı zamanda Batı ile Doğu arasındaki fark kadar bunların her birinin kendi içindeki özgün farklılıklarının da altını çizmiştir.

Peki el- Attas, bu katkı ve farklılıkların İslam medeniyetine olan etkisini nasıl yorumlamıştır?

Ona göre İslâm medeniyeti hem kültürel hem de fiziksel olarak Doğu’yu ve Batı’yı aşar. Fiziksel olarak 700 yıl kadar Batı’da özellikle İspanya’da İslâmiyet yaşanmıştır. Kültürel olarak İslâmiyet’in ve Müslümanların katkısı çok büyüktür. Ancak tam olarak takdir edilerek tanınmamıştır. Bence tüm öğrencileri ve meslektaşlarına göre Prof. el-Attas, İslâm medeniyetinin sadece bölgesel bir medeniyet olarak değil, dünya tarihinin önemli bir parçası olarak görülmesi gerektiğini dâima vurgular. Müslüman liderler ve karar vericiler doğru eğitilmelidirler. Aslında Prof. el-Attas şunu tavsiye eder: Müslüman politik, ekonomik ve kültürel liderler, karar vericiler ve aydın kesim için İslâmiyet’i dünya tarihi olarak görmek ve insan medeniyetini nasıl şekillendirip etkilediğini bilmek elzemdir.


Seyyid Muhammed Nakib el-Attas, İslam Üniversitesi’nin doğası ve kuruluşunu, İslâm metafiziği ve bilim felsefesinin formüle edilerek sistemleştirilmesini sistematik ve felsefî bir açıdan tanımlayan, kavramsallaştıran ilk kişi olarak biliniyor. el-Attas’ın bu yönde size nasıl bir etkisi oldu?

Şahsım, diğer öğrencileri ve meslektaşları üzerindeki etkisinin çok derin ve kalıcı olduğunu düşünüyorum. Bilhassa onun Uluslararası İslâmî Düşünce ve Medeniyet Enstitüsü’nde (ISTAC) gerçekleştirdiği metafizik ve eğitsel vizyonunu akademik, fiziksel ve yapısal olarak yansıtan başarısı, bu rafine ve üst düzey fikirlerin biraz ekonomik ve politik destekle akıllarda ve kitaplarda kalmayarak gerçekleşebileceğinin bir kanıtı olmuştur. Onun ISTAC projesi bana ve onunla beraber olan herkese ispat etmiştir ki bizim toplumumuzu ve medeniyetimizi yeniden canlandırmak devâsâ bir nesiller arası projedir.

KENDİ ALANINDA BİR İLKTİ

Onun bu projesi nasıl devam ediyor ?

Çok büyük ve tutarlı bir vizyon, hâlis niyet, derin, çok yönlü ve disiplinli bir çalışma ve her seviyede kendini adamış kabiliyetli bir ekip gerektirmektedir. el-Attas, âlimlere, öğrencilere ve en alt seviyede de olsa bütün çalışanlara karşı, düşünceleri, milliyetleri ve politik eğilimleri ne olursa olsun nasıl hürmet ve nezâketle davranacağımızı öğretmiştir. Kendisinin başkanlığı bittikten sonra enstitünün entellektüel duruşundaki ve istikametindeki hızlı bozulma ve akademik vizyonun 2002’deki sert değişimi bize şunu göstermiştir ki, ekonomik ve politik kaynaklar akademik ve kültürel mükemmeliyet için tek başına yeterli değildir.

“ICLIF Liderlik Yeterlik Modeli: İslâmî bir Alternatif” adlı kitabı Nakib el-Attas ile birlikte yazdınız. Bu kitaptaki mesajınız neydi ?

Malezya Merkez Bankası’nın altındaki kurumlardan biri olan Uluslararası Liderlik ve Finans Merkezi’nin (ICLIF) direktörü, o zamanlar sadece modern Batı materyallerini kullanan Yönetici Liderlik Yetkinlik Modelini değiştirmek için İslâm medeniyetinden uygun olabilecek gereçleri toplamak üzere bize bir teklif getirmişti. Kur’an, hadis, ilk dönem İslâm tarihi gibi konuların dışında, Abbasiler, Müslüman Endülüs, Osmanlılar, Safavîler, Moğollar ve Malay dünyasını da dahil ettik. Bildiğimiz kadarıyla bu kapsamlı gayret kendi alanında bir ilkti. Temel mesaj şuydu: Liderlerimizi her alanda eğitmek ve onlara ilham vermek için yeterli miktarda, ancak henüz değerlendirmemiş olduğumuz muazzam zenginlikte bir materyal rezervine sahibiz.

YEMENLİ İMAM ETKİLİ OLDU

Asya ülkelerinde İslâm ve tasavvuf algısı üzerine çok fazla bilgi sahibi değiliz. Malezya’da tasavvuf çalışmalarında ne belirleyici oluyor?

Endonezya, Malezya, Singapur, Brunei, Güney Tayland ve Filipinler’de 240 milyondan fazla Müslüman var. İslâm buraya çok erken gelmiştir ve 9. yüzyıla varmadan Müslüman sayısı oldukça artmıştır. Ancak İslâm politikası ve medeniyetinin baskın varlığı, 14. yüzyıldan sonra ortaya çıkmış ve 15-17. yüzyıllarda en üst seviyesine ulaşmıştır. 16. yüzyıldan sonra ise Portekiz, Hollanda, İspanyol ve İngiliz sömürgecilerinin etkisi güçlü bir şekilde hissedilir olmuştur. İslâm’ın bu bölgede yayılması, Prof. el-Attas’ın meselâ en son eseri Tarihî Gerçek ve Kurgular’da da belgelediği şekilde Hz. Hüseyin’in soyundan gelen Yemenli İmam Muhammed Fakih el-Mukaddem (13. yy) gibi sûfî âlimlerce nesiller boyu etkili bir şekilde devam ettirilmiştir. Malay dünyasındaki tasavvuf çoğunlukla Hz. Ali, Cüneydi Bağdâdî, İmam Gazzâlî, Şeyh Ebu Medyan silsilesinden gelmektedir.

Ülkenizdeki tasavvuf yönelimlerini ayrıntılı anlatan çalışmalar var mı ?

Prof. el-Attas 1950’lerdeki üniversite yıllarında o zaman Malezya’da bulunan sûfî tarikatlerini anlatan “Malaylarca Anlaşıldığı ve Uygulandığı şekliyle Sufizm” konusu üzerine ufuk açıcı bir kitap yazmıştır. Müslümanların da dahil olduğu birçok kişi ve özellikle gayrimüslim yazarlar hatta akademisyenler şeriatı tasavvuftan ayırmaya çalışır, ama el-Attas en yüce sûfîlerin çalışmalarını takip ederek, tasavvufu şeriatın ihsan makamında tatbik edilmesi olarak tanımlar.

Ne demek istiyor ?

Burada demek ister ki, hakiki sûfîler İslâm’ın ilkelerini ve şeriatı her zaman muhâfaza ederler ama bunu, kendi ilim ve tecrübelerine dayanarak popüler veya sosyal sebeplerle değil, sadece Allah rızası için yaparlar.

Hakikat-i Muhammedi kavramı bilinmeli

Dost İslam’a Hizmet Ödülleri’nin bu yıl ki konu başlığı “Hazreti Peygamber ve İlim”olarak belirlendi. Bu konuda neler söylersiniz ?

Hz. Peygamber İslâm’da en merkezî şahsiyettir. Bu, İslâm tarihi ve medeniyeti açısından tüm zamanlar için böyledir. Kur’an ve hadis geleneğine dayanan sûfî dünya görüşünde, Hz. Peygamber (sav) Hakikat-i Muhammedî kavramı ve gerçekliği yoluyla tüm varlık dünyasının merkezindedir. Dolayısıyla nesiller boyu herkes tarafından hatırlanmalı ve övülmelidir. İlim, Allah’ın yaratışındaki hiyerarşide insanın kıymetinin temelidir. İslâm bir ilim dinidir. O yüzden Kerim Vakfı tarafından toplumumuzun ilgisinin tekrar en geniş anlamıyla gerçek ilme çekilmesinin tam zamanıdır. Ve en güzel ilim tüm epistemolojik ve eğitimsel dallarıyla Hz. Peygamber’in (sav) getirdiği ilimdir. İslâm’a hizmet, bir Müslümanın hayatı boyunca yapabileceği en yüce hizmettir. İslâm’a hizmetin Hz. Peygamber (sav) örneğine ve O’nun zamanı aşan öğretilerinin doğru yorum ve uygulamalarına uygun olarak yapılması gerekir. Bu, bizim kişisel, sübjektif, toplumsal ya da politik ve sosyo-ekonomik kriterlerimize göre yapılamaz. Bu ödülün hem ulusal hem de uluslararası alanlarda takdim edilmesi ise Cemalnur Sargut Hanımefendi’nin vizyonunun evrensel olduğunun göstergesidir.

Malezya, Endonezya ve Türkiye önde

Malezya, Cidde, Avustralya, Hawaii ve daha birçok farklı yerde bulundunuz. Özellikle İslâm çalışmaları konusunda gittiğiniz ülkelerdeki tecrübeleriniz size ne söyledi? Bunu bizimle paylaşır mısınız ?

Müslüman dünyasındaki İslâmî çalışmaların çoğu, şüphesiz son derece faydalı ve bazıları da son derece orijinal olup büyük önem arz etmesine rağmen, genelde hâlâ betimsel, derleme odaklı, dar bir alanda özelleşmiş ve metin incelemelerine dayalıdır. Müslüman toplumlarını ve İslam çalışmalarını yerel ve küresel olarak etkilemekte olan modern felsefî, metodolojik ve sosyo-ekonomik meselelerle ilişkilendirme yapılmamaktadır. Bazen ülkelerdeki mezhebsel ve politik eğilimler, akademisyen ve araştırmacılar için daha büyük kısıtlamalar meydana getirmekte ve onları mezhebsel ve politik meselelerin sınırlarını aşan ve eleştiren derin sorular sormaya itmektedir. Malezya, Türkiye ve Endonezya’nın çoğunluğun Müslüman olduğu birçok diğer ülkeye göre İslâm çalışmalarındaki genişlik bakımından istisna olduklarını düşünüyorum. Batı, özgür ve kaynaklarının bol olmasına bağlı olarak İslâm çalışmalarında çok daha açıktır. Batı’daki araştırma faaliyetlerine ve bulgularına, dünya çapında tanınma ve kullanım amaçlarıyla erişim daha fazla mümkündür.

#Yeni Şafak Pazar
#Seyyid Muhammed Nakib el-Attas
#Prof. Dr. Wan Mohd Nor Wan
5 yıl önce