|

İran’da ayaklanmanın hedefi ne?

Gelinen noktada isyanları henüz devam etse de yaşanan şiddet ve can kayıplarına rağmen olayların bir devrime gidecek veya ülkeyi bir iç savaşa sürükleyecek nitelikten uzak olması söylenebilir. Bu tür ayaklanmaları bastırmak açısından hem içerideki geçmiş tecrübelerinden hem de son dönemlerde bölgede yaşanan benzeri tecrübeleri gören İran bu olaylara karşı son derece temkinli davranıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 6/01/2018 Cumartesi
Güncelleme: 03:48 - 6/01/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
HAMİD İBRAHİMİ - İRAM

İran’da 28 Aralık Çarşamba günü başlayan protestolar, bölgenin uzun zamandır isyanlar, iç savaşlar ve dış müdahalelerden dolayı yaşadığı birçok insanlık dramından bir anda gözleri bu ülkeye çevirdi. Başlangıçta daha çok finans kuruluşları mağdurları tarafından gerçekleşen bu protestolar, ülkede uzun zamandır cereyan eden ekonomik sorunların çözülmesinden umutlarını kesmiş ve resmî ağızlardan bile birçok kez dillendirilen yolsuzluk iddialarından öfke biriktirmiş yoksul kesimlerin katılmasıyla kısa sürede ülke geneline yayıldı. Ancak daha çok ekonomik sebeplerden dolayı ortaya çıkan bu ayaklanmalarda dile getirilen taleplerin ve atılan sloganların hükümetten Devrim Rehberine, İslam Devriminden rejimi de kapsayan tüm siyasi düzeni hedef alması açısından son derece radikal bir mahiyete büründü.

DEVLETİN TEPKİSİ

Geçmişinde çok daha ‘yumuşak ve düzen içi’ siyasi taleplerle ortaya çıkan protestoları şiddetle bastıran İran devletinin tabiri caizse pervasızca ‘İslam Cumhuriyeti istemiyoruz’ gibi birçok düzen aleyhi sloganların atıldığı bu protestolara karşı nasıl bir tepki vereceği ise merak konusu oldu. İran’da ‘normal’ şartlarda iç güvenlikten sorumlu olan kurumlar polis teşkilatı ve İstihbarat Bakanlığıyla beraber Besic güçleridir. Buna rağmen 2009 olayları gibi ‘olağanüstü’ durumlarda Milli Güvenlik Konseyi’nin kararıyla bu yetki Devrim Muhafızlarına verilir ve diğer kurumlar bu güçle koordine olarak bu görevi yürütür. Dolayısıyla yaşanan son olaylar protestoların siyasi taleplerinin içeriği, şiddeti ve ülke genelinde cereyan etmesi itibarıyla Devrim Muhafızlarının kısa sürede olaylara müdahil olması beklentisini oluşturdu. Ne var ki şu aşamaya kadar ne Devrim Muhafızları ve ne Besic güçlerinin olaylara müdahil olması ve polis teşkilatının da daha önce benzer olaylara göre çok daha ‘müsamahacı’ bir tutum içerisinde protestoculara karşı gelmesi İran devletinin ayaklanmaları sert bir şekilde bastırmaya -en azından- şu ana kadar mesafeli durduğunu gösteriyor. Nitekim devlet yetkilileri de protestoları ‘halkın bazı haklı tepkileri’ olarak değerlendiriyor ancak bazı yabancı güçlerin halkı provoke ederek kamu düzenini ve ülkenin istikrarını bozmak niyetinde oldukları şeklinde yorumlarda da bulunuyorlar.

SİYASİ GRUPLARIN YAKLAŞIMI

Protestolar henüz başlamadan önce itirazlar ve tepkilerin ara ara ortaya çıktığı dönemde hem muhafazakârlar hem de hükümete yakın gruplar bu itirazlara sebep olan ekonomik sorunlardan birbirini sorumlu tutmaktaydı. Muhafazakârlar Ruhani yönetimini bu konuda başarısız bulurken reformistler ise muhafazakârların destekledikleri dönemin Cumhurbaşkanı Ahmedinejad yönetimini bu sorunların müsebbibi olarak görüyordu. Ancak ayaklanmalar başlayınca her iki cenah da devletin tüm yapısını hedef alan bu itirazların ülke için yıkıcı olduğunu vurgulayarak olaylara karşı tepkilerini ortaya koydular.

Bu durum devletin yapısı dışında kalan diğer siyasi grupların olaylara karşı tutumları için aynı olmadı. Halkın Mücahitleri Örgütü, PJAK ve Şah rejimi yanlısı gruplar gibi rejime karşı gruplar bu olayları desteklerken özellikle İran’daki etnik azınlıklara mensup siyasi gruplar ve hareketlerin geneli olaylara karşı sessizliklerini korudular. Nitekim Tebriz, Senendec ve Zahidan gibi bu etnik grupların önemli şehirlerinde ortaya çıkan bazı gösteriler bu azınlıklara mensup grupların çağrısı ile gerçekleşmemiştir.

DIŞ MÜDAHALE MESELESİ

İranlı yetkililerin bile olayları ‘bazı haklı tepkiler’ olarak değerlendirdiği bu durumda isyanların tamamen provokasyon sonucu cereyan ettiğini iddia etmek realiteyi görmemektir. Fakat olayların gelişimindeki bazı noktalar bu konuyla ilgili bazı soru işaretleri oluşturuyor. Örneğin tam da etnik azınlıklara mensup grupların olaylara karşı sessiz kaldığı sırada 29 Aralık Cuma günü Tahran’da yapılan ve İran’daki Azeri Türklerinin desteklediği Traktörsazi ve Tahran’ın Perspolis futbol takımlarının karşılaşması esnasında ve maç çıkışında bazı Perspolis taraftarlarının doğrudan Azeri Türklerinin etnik kökenlerini hedef alan tezahüratları bir provokatif eylem olma ihtimali açıdan son derece düşündürücüdür.

Diğer taraftan sosyal medyada olaylarla ilgili paylaşımlarda bulunan bazı hesapların faaliyeti de bu açıdan dikkat çekicidir. İran’da en çok kullanılan sosyal medya uygulamalardan biri Telegram uygulamasıdır. Bu uygulamada aktif olan ve yüzbinlerce takipçisi olan hesaplardan biri Farsça bir haber sitesine aittir. Söz konusu haber sitesi medyanın rahatlıkla faaliyet gösteremediği İran’da olaylarla ilgili sürekli haber ve görüntü yayımlamasıyla birlikte bir haber sitesinin görevini aşan bir şekilde protestocuların organizasyonu için de birçok paylaşımlarda bulunmakta.

İÇ SAVAŞA SÜRÜKLEMEZ

Gelinen noktada isyanları henüz devam etse de yaşanan şiddet ve can kayıplarına rağmen olayların bir devrime gidecek veya ülkeyi bir iç savaşa sürükleyecek nitelikten uzak olması söylenebilir. Bu tür ayaklanmaları bastırmak açısından hem içerideki geçmiş tecrübelerinden hem de son dönemlerde bölgede yaşanan benzeri tecrübeleri gören İran bu olaylara karşı son derece temkinli davranıyor. Dolayısıyla toplumun diğer kesimlerinin isyanlara katılmasını engellemesi ve olayları yatıştırmak için gereken tedbirleri alması durumunda yakın zamanda bu isyanları bastıracağı söylenebilir. Ancak burada üzerinde durulması gereken asıl soru şu: Nüfusunun %50’si 30 yaşın altında olan ülkede ekonomik sorunlarla beraber siyasal, toplumsal ve diğer alanlardaki kısıtlamalar devam ettikçe istikrar nasıl sağlam bir zemin üzerinde kurulabilir?

#İran
#Ayaklanma
#Protesto
6 yıl önce