|

Irak’ta mikro milliyetçilik doğru değil

Yeni Şafak ve
04:00 - 16/10/2017 Pazartesi
Güncelleme: 03:49 - 16/10/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Bugünlerde bölgesel ve uluslararası gündemi etkileyen iki gelişmeden söz edilebilir. Bunlardan birincisi Irak’ın kuzeyindeki Irak Kürdistan Özerk Yönetimi’nin Kerkük’ü de içine alan referandum kararı, diğeri de İspanya’nın Katalan bölgesindeki bağımsızlık referandumu. Her iki olay da bölgesel ve küresel güçleri pozisyon almaya itmiştir. Hem İspanya hem de Irak merkezi devleti gerekirse askeri güç kullanacağını ilan etti. “Milliyetçilik 21. yüzyılda yeni çatışmalara mı neden olacak?” sorusu sorulmaya başlandı.

İNGİLTERE VE FRANSA’NIN EKTİĞİ TOHUM

Ortadoğu sınırları bundan 100 sene önce çizilmeye başlandı. İngiltere ve Fransa tarafından çizilen bu sınırlar bölge haklarını birbirinden ayırdı. Araya kin ve nefret tohumları ekti. Avrupamerkezci tarih anlatısı ile tarih, Batılıların istediği biçimde yazıldı. Bölge halkları arasına sınır sorunları, sınır ötesinde kalan soydaşlar (diaspora), mezhep çatışmaları miras bırakıldı.

Milliyetçilik Osmanlı İmparatorluğu içerisinde önce Balkanlar'daki Ortodoks toplumlar içerisinde başladı. İlk başarılı ayaklanma Yunan isyanı oldu. Helen kültürüne büyük hayranlık duyan Batılı aydınları ve yöneticilerin desteklediği ayaklanma bağımsızlıkla sonuçlandı. Bu ayrılığı İmparatorluğun diğer Ortodoks toplumları izledi. İmparatorluk içindeki Müslüman olmayan unsurlar kendilerini Osmanlı'ya bağlı hissetmiyordu. İmparatorluğun Osmanlıcılık siyaseti beklenen sonuçları sağlayamamıştı. Bu ülkeler için en önemli amaç Batı’nın bir parçası olmaktı. Batılılar içinse Balkanlar, yeni ve dinamik bir pazarı ifade ediyordu.

Aynı yıllarda milliyetçilik düşüncesi Müslüman toplumlar arasında da yaygınlaşmaya başlamıştı. İmparatorluğun Suriye, Lübnan, Mısır, İstanbul, İzmir gibi bölgelerinde açılan okullarda açıkça misyonerlik yapılıyor ve Batılı fikirler genç dimağların zihnini zehirliyordu. Avrupa’ya okumaya gönderilen gençler pozitivist, materyalist ve milliyetçi olarak dönüyordu. Ortadoğu’nun ulus öncesi aşiret bağları da suiistimaller için zengin bir alan sunuyordu. İmparatorluğun en büyük unsuru Türklerden sonra Araplardı. Misyoner okullarında kültürel çalışmalarla başlatılan Arap milliyetçiliği özellikle aydın, asker ve yöneticiler tarafından destekleniyordu. Ama Arap halklarından destek sınırlıydı. I. Dünya Savaşı’nda Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’e Arap dünyasının emirliğini vaat eden İngiliz ajanlarının çabaları kısmen etkili oldu. Yemen, Hicaz, Arabistan gibi bölgelerde Osmanlı orduları ağır kayıplar verdi.

YIKICI ŞİDDETE YOL AÇTI

19. asır bir millet asrıydı. Bu çağda milli yapıları egemenlik altında tutabilmek oldukça zorlaşmıştı. Ulus devletler, uluslararası siyasetin yeni özneleriydi. Esasen Batı’nın gelişim sürecinde ulus devlet doğal bir süreçti. Milli burjuvazinin doğuşu, ulusal sınırların tayini, milli bir bürokrasi, dil birliği ile birlikte ulus devletler kendiliğinden doğmuştu. Fakat Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında kalan Balkanlar, Anadolu ve Ortadoğu bölgesinde işler bu kadar net değildi. Bir kere ne bir milli burjuvazi ortaya çıkmış, ne sınırlar tayin edilebilmiş, ne tek bir etnisitenin varlığı söz konusuydu. Üstelik aynı ırktan gelmesine rağmen bölünmüş milletler de vardı. Örneğin Sırp, Hırvat, Boşnaklar gibi. Sırplar Ortodoks, Hırvatlar Katolik, Boşnaklar Müslümandı. Aynı durum Ortadoğu coğrafyası için de geçerliydi. Arap, Türk, Kürt, Süryani, Keldani, Nasturi, Nusayri, Ezidi pek çok farklı etnisite ve inanç söz konusuydu. Yani milliyetçiliğin etkisi Avrupa’da birleştirici olmuşken Balkan ve Ortadoğu’da yıkıcı bir şiddete yol açtı. Ne sınırlar çizilebildi ne de çatışmalar bitirildi.

Irak’ın kuzeyindeki yapılması planlan referandum yeni çatışmalara gebedir. Elbette bölge Kürtlerinin de güvenlik, refah ve kültürlerini özgürce yaşama hakları vardır. İtirazımız buna değildir. İtirazımız Batılıların bölgede Kürt toplumunu kullanarak 21. asırda yeni bir saatli bombayı bölgeye yerleştirmeye çabalamasıdır. 20. asırda Arap toplumu benzer yalanlarla kandırılmıştır. Bugün Arapların bölgede çizilen sınırlardan memnun olduğunu söyleyebilir miyiz? Osmanlı idaresinden çıktıktan sonra Arap halkları bağımsızlık, refah ve güvenliğe kavuşmuş mudur? Hayır, aksine bugün Arap sokakları her zamankinden daha fazla terör, çatışma ve yoksullukla anılmaktadır. Kürtlere vaat edilen sahte bir cennettir. Amaç bölge ülkelerini daha küçük parçalara bölüp, bu alanlar üzerinden bölgeyi dizayn etmektir.

19. ve 20. asırda milliyetçiliğin neye mal olacağı, bölge toplum yapısına uygun olup olmayacağı bilinmiyordu. Arap, Türk, Kürt gençleri, aydınları bu düşünceyi benimsediler. Fakat bu bölgede en önemli ayırımın etnisite değil din olduğu görülmektedir. Dini bağlılıklar ırk, millet bağlılıkları kadar önemlidir. Bunun en güzel örneği Irak’tır. Irak’ta Sünni Araplarla, Şii Araplar arasında bir bütünleşme, ortak hareket etme söz konusu mudur? Aynı durum Suriye için de geçerlidir. Arabistan, Mısır, Irak, Cezayir, Tunus Arap ülkelerdir fakat Filistin davasına verdikleri destek yok denecek kadar azdır.

DIŞARIDAN SUFLE VERİLDİ

Yani Ortadoğu denkleminde yeni bir ulus devlet eklemek sorunu çözmez. Bu “bağımsızlık ilanının” dışarıdan sufle verilerek yönlendirildiği ve bunun gerisinde hem küresel güçler hem de İsrail’in olduğu malumun ilandır. Bu Kürt devletinin bölgede yaşama şansı yoktur. Türkiye, İran ve Arap devletleri tarafından kuşatılmış bir Kürt devleti ancak İsrail, Amerika gibi devletlerin fiili desteği ile olur ve bunun da bedeli bütün kaynakların Amerika tarafından bedelsiz kullanılmasıdır. Amaç bölgede yeni bir İsrail yaratmaktır.

Araplarla Türkler arasında 100 sene önce yaşanmış olayların hem Arap hem de Türk bilincini bugün hala nasıl etkilediği düşünülürse Kürt toplumunun atacağı yanlış bir adımın sonuçları binlerce yıl sürecektir. Bu nedenle akıl ve sağduyuya ihtiyaç vardır. bugün için bizim İslam dünyası olarak daha fazla bölünmeye değil birleşmeye ihtiyacımız vardır. Batı eğer milliyetçiliği destekliyorsa niçin Katalonya veya İskoçya’nın bağımsızlığını engellemek için türlü tehditler savurmaktadır. NATO üyeliğini sonlandırmaktan AB’den dışlamaya kadar pek çok opsiyon tehdit malzemesi olarak kullanılmaktadır.

OYUNU BOZALIM

Ezcümle Irak’ın kuzeyindeki referandum yeni bir milliyetçi dip dalga yaratacaktır. Amaç Ortadoğu bölgesinde mikro milliyetçiliklerle onlarca çatışmanın fitilini ateşlemektir. Bunun için kullanılan piyon Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’dir. Amaç ne Kürt toplumunu korumak ne de onların bağımsızlığını desteklemektir. Bölge sınırlarını yeniden dizayn etmek, bölge kaynaklarını sonraki 100 sene için sömürmeyi garanti altına almaktır. Bölgenin bütün halklarının artık bu oyunlara gelmeyip hep birlikte bölgenin kaderini kendilerinin çizmesine ihtiyaç vardır. Bunun yolu da oldubittilerle değil masa başında oturup konuşarak, bölge kaynaklarını bölge halkının kullanacağı biçimde işleterek, ayrılıp parçalanmanın değil bütünleşmenin yollarını bularak yapılabilir.

Yrd. Doç. Dr. Ümmet ERKAN - Bartın Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
#Irak
#Devlet
#Avrupa
7 yıl önce