|

II. Abdülhamid Han’a bir asır sonradan bakmak

II. Abdülhamid Han Arapça Kitap Günleri’nde anılıyor. Ozan Bodur’un Arapçaya çevrilen “Operasyon 1915” ve “II. Abdülhamid Han’ın Hayatı ve Hizmetleri” adlı eserleri misafirlere hediye edilecek.

Yeni Şafak
16:03 - 14/02/2018 Çarşamba
Güncelleme: 16:11 - 14/02/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
II. Abdülhamid Han Arapça Kitap Günleri’nde anılıyor.
II. Abdülhamid Han Arapça Kitap Günleri’nde anılıyor.

Tam bir asır evvel vefat eden merhum Sultan II. Abdülhamid Han da, Avrupalıların “Hasta Adam” diye tabir ettikleri ve Osmanlı’nın hastalığının son demi olarak gördükleri bir zamanda, bir padişahın suikastle indirilip diğerinin tahta geçirildiği, onun rahatsızlığı sebebiyle tahttan indirilmesiyle tahta geçmiştir. Sultan’ın ilk icraatlarından biri bütün hükümet üyeleriyle mâbeyn görevlilerini Yıldız Sarayı’nda yemeğe davet etmek ve burada yaptığı konuşmada millî birliğe duyulan ihtiyacı dile getirmek olmuştur. Bu yemekten sonra da devletin çeşitli müessese ve memurlarıyla bir araya gelebilmek, halk ile buluşabilmek için faaliyet tertip etmiştir. Tersaneye giderek bahriyelilerle birlikte sofraya oturup asker yemeği yemiştir. Bâb-ı Meşihat’e, yani şeyhülislamlık makamına giderek ulema ile iftar yemeğine katılmıştır. Haydarpaşa Hastanesi’nde Balkan cephelerinden gelen yaralıları teker teker ziyaret ederek onlara hediyeler dağıtmıştır. Sadrazam ve nazırlarla birlikte camileri dolaşarak halk içinde namaz kılmıştır. Yeni padişahın bu ve benzeri faaliyetleri halk ve ordu mensupları arasında büyük memnuniyet uyandırmış. Savaşta olan orduda bir moral düzelmesi görülmüştür.

Abdülhamit Han, baştan beri halkın içinde olduğundan teşhis ve tespitleri doğrudur. Ayrıca amcası sultan Abdülaziz ile önce Mısır’a, sonra da Avrupa’ya seyahate katılmış, hem İslâm dünyasını hem de büyük Avrupa ülkelerini gözlemleme imkânı bulmuştur. Ayrıca eskiden beri âlimler ve tasavvuf erbabıyla irtibatlıdır. Ticaretten ve maliyeden anlayan danışmanları, çalıştığı kimseler vardır.

DIŞ POLİTİKA NOTLARI

Sultan Abdülhamit Han’ın başarılı yönlerinden biri dış politikasıdır. Osmanlı’yı bekleyen tehlikenin farkındadır ve düşman devletlerin bir bütün halinde müslümanlar üzerine yükleneceklerini bildiğinden dahice bir denge politikası yürütmüş, onların ihtiraslarından faydalanarak birbirlerine düşmelerini sağlamış, bu durumu müslümanların maslahatı için kullanmıştır. Kendisi bu durumu şöyle izah etmiştir: “Açıkça görüyordum ki Avrupa’nın büyük devletleri kendi aralarında dünyayı bölüşmeye çıkmışlardı. Bölüşülecek ülkeler arasında Osmanlı da vardı. Ben bu kuvvetlerin önünde tek başıma duramazdım. Buna gücümüz yetmezdi. Yapabileceğim tek şey aralarındaki rekabetten faydalanıp her birine daha büyük lokma ümidiyle birini diğerine düşürmekti.” Padişah’ın siyaseti kurnaza karşı kurnazlık yapmaktır ve padişahlığın ilk günlerinde gördüğü entrikalar dolayısıyla buna karar verdiğini söylemiştir. Sultan Abdülhamid Han’ın en çok eleştirildiği hususlardan birisi şüpheciliğidir. Oysa büyük devletlerin çeşitli şekillerde Osmanlı devlet adamlarını elde ederek kendi politikalarını yürütmeleri, padişahı daima tedbirli olmaya sevk etmiştir. Nitekim daha hayattayken tarih onu haklı çıkarmış ve muhalifleri bile onun dönemini anlayamadıklarını itiraf etmişlerdir.

Çok çalışkan ve zeki bir padişah olan Abdülhamid Han, şehzadeliği döneminde çiftlikler kurmuş, hayvancılıkla meşgul olmuş, bazı madenleri işletmiş ve tahta çıktığında bizzat kendisinin kazandığı servetinin yüz bin altını geçtiği kaynaklarda yazılıdır. Bu çalışkan padişah zaten büyük borç batağında olan devlet hazinesine el atmamıştır. Aksine kendi kesesinden fedakârlıkta bulunmuştur. Bizzat kendi parasıyla Haydarpaşa Tıbbıyesi’ni ve Şişli Etfal Hastanesi’ni ve bir kısım masraflarını kendisinin karşıladığı Darülaceze’yi yaptırmıştır. Düşman donanmalarının denizaltı sahibi olmaları üzerine kendi servetinden harcayarak devlete iki adet denizaltı almıştır.

İSLÂM KARDEŞLİĞİ ÇABALARI

Sultan Abdülhamid Han, dış tehlikeler karşısında devletin tabiî kaynağı olarak gördüğü müslüman halka öncelik verme siyasetini benimsemiştir. Rumeli’de, Anadolu’da ve Arap Yarımadası’nda İslâm kardeşliği üzerinden birlik ve kardeşlik faaliyetleri yürütmüştür. Avrupalılar Balkanlar’da müslüman Arnavutları kışkırtırken Arapları da imamet meselesi üzerinden tahrik etmişler, İngilizler bu konuda gizli çalışmalar yürütmüşler, İslâm dünyasını Kureyş asıllı birinin yönetmesi gerektiğini yaymışlardır. Bu durumu fark eden Sultan, Mekke emiri Şerif Hüseyin’i İstanbul’a davet ederek gözetim altında tutmuştur. Tahttan indirilince gönderilen emir, Osmanlı’ya karşı İngilizlerin yanında yer almış fakat İngilizler asıl maksatlarını gerçekleştirmek için onu kullanmışlar ve Osmanlı yıkılınca onu Kıbrıs’a sürgün göndermişlerdir. Yerine de baştan beri destekledikleri Vahhabileri ve Suud ailesini getirmişlerdir. Arap coğrafyasını da parça parça bölerek günümüze kadar devam eden krizin zeminini oluşturmuşlardır.

Abdülhamit Han’ın Şerif Hüseyin gibi, İstanbul’da gözetim altına aldığı şahıslardan biri de istihbarat vasıtasıyla haberdar olup İstanbul’a davet ettiği, Cemaleddin Afgani’dir. Günümüzde belgeleriyle ortaya çıktığına göre bu şahıs Afganistanlı değil, İran asıllıdır ve müslüman dahi olmayan bir İngiliz casusudur. Mısır’da ilk olarak masonluğu tesis etmiş kişidir. Mısır’da Arap milliyetçiliğini, İstanbul’da Türkçülüğü ve adamına göre de İslâm kardeşliğini tavsiye eden duruma göre tavır bir adamdır. Abdülhamit Han, muhaliflerinin çok eleştirdiği hafiye teşkilatıyla bu ve benzeri bütün faaliyetleri, kişileri tespit etmiş ve müslümanlar aleyhine faaliyet yürütmelerini engellemek için onları İstanbul’a davet edip gözetim altında tutmayı tercih etmiştir.

Abdülhamit Han’ın ileri görüşlü bir sultan olduğunu birçok yönden biliyoruz. Fakat bunlardan biri de Filistin meselesidir. Bizzat Teodor Herlz tarafından Osmanlı’nın bütün borçları ödenmesi ve Avrupa’daki aleyhte propagandanın durdurulması söz verilse de padişah bu teklifi sert bir şekilde reddetmiş, Yahudi nüfusun oraya göçmesini engellemek için Filistin’e giriş çıkışla alakalı özel tedbirler almıştır.

Sultan Abdülhamit Han, bunca dert ve fitne ile uğraşırken Osmanlı coğrafyası dışındaki müslümanları da unutmamış, o coğrafyalardaki âlimlerle irtibat kurmuş, halkın ihtiyaçları için gayret sarf etmiştir. İslâm’ın tebliği için Japonya’ya ve Güney Afrika’ya âlimler, şeyhler göndererek oralarda İslâm’ın yayılması için çalışmıştır. Ayrıca Abdülhamit Han’ın Çin’deki tesiri öyle büyük olmuştur ki, Pekin’de onun adına bir İslâm Üniversitesi açılmış ve kapısında Osmanlı bayrağı dalgalanmıştır.

Abdülhamit Han’ın müslümanlar arasına ekilmek istenen fitne tohumlarına karşı da gayret etmiş, tarikat şeyhlerinden, nüfuzlu kabile reislerinden bu konuda istifade etmiş. En önemli ve tecrübeli yöneticileri Anadolu ve Suriye başta olmak üzere müslümanların çoğunlukta olduğu yerlere göndermiş. Buralarda müslüman kardeşliği esası üzere idare anlayışı kurmuştur. Araplar arasında çok yoğun bir propaganda başlatarak ortak düşmanın İslâm’ın düşmanı olan Batı emperyalizmi olduğunu ve buna karşı mücadele edilmesi gerektiğini anlatmaya çalışmıştır. Bu günden baktığımızda Sultan’ın o zaman tek başına nasıl mücadele ettiğini ve bu konuda da isabet ettiğini görüyoruz.

ULU HAKAN’IN
KALKINMA FAALİYETLERİ

Bütün bunlar yapılırken padişah büyük bir kalkınma faaliyeti başlatmış, eğitim, bayındırlık ve tarım alanında çok büyük hizmetler yapmıştır. Öncelikle kendi gelirleriyle ayakta duramayan medreselere tahsisat bağlatmış ve bu müesseselerin yapısını yenilemiştir. Ayrıca o yüzlerce yeni okul açtırmış, hem devlet adamı, hem mühendis hem de çeşitli meslek alanlarında ülke genelinde köylere kadar okullar inşa ettirmiştir. Bu okullar o kısıtlı dönemde inşa edilmiş ve bugünden baktığımızda hepsi birer saray gibidir. Sultan bütün vakıf kütüphanelerinin kitaplarının tespit eden kataloglar hazırlatmış, tarihimizi muhafaza için müzeler açtırmış, sarsür dönemi diye aleyhte propaganda yapılmasına rağmen onun döneminde kitap, dergi ve gazete sayılarında çok büyük artış olmuştur. Abdülhamit Han, ülkesinin durumunu tespit ve imar çalışmalarının yürümesini takip için binlerce fotoğraf çektirmiş ve çok büyük albümler oluşturmuştur.

İmar ve bayındırlık sahasına önem vermiş, bütün İslâm dünyasında binlerce camiyi tamir ettirmiştir. Ayrıca tekke ve türbeleri imar ettirmiştir. Şehirlere yeni hükümet binaları, okullar, saat kuleleri inşa ettirmiştir. Anadolu ve Rumeli demiryollarının büyük bir kısmı tamamlanmış, çeşitli şehirlere atlı veya elektrikli tramvaylar, düzenli rıhtımlar yapılmıştır. Hicaz ve Basra’ya kadar telgraf hatları çekilmiştir. Çeşitli fabrikalar açılmış, askeri alanda uzmanlar yetiştirmek üzere Almanya’ya subaylar gönderilmiştir. Bir günde geçeriz dedikleri Çanakkale’den yüzbinlerce kayıpla dönen düşman güçlerine geçit vermeyen tabyaları, boğazı gözetleyen büyük elektrikli projektörleri de 18 yıl önce bizzat Abdülhamit Han yaptırmıştır.

Merhum Sultan Abdülhamit Han’ın zatında ve onun hizmetlerinde bizim için büyük ibretler vardır. O bütün ömrünü müslümanların maslahatı için harcamış, eğer çalışılırsa İslâm dünyasının çok kolay kalkınabileceğini göstermiştir. Ayrıca ortak düşmana karşı tek yolun müslümanların birliğinden geçtiğini göstermiş ve bu hususta da çok gayret sarf etmiştir. Aynı şekilde İslâm dünyasını içten bölmeye çalışan ırkçılık ve Vahhabilik gibi fitnelere karşı tedbirler almış. Birbirinden uzak coğrafyalardaki müslümanların arasındaki haberleşme ve ortak tavrın atmasının İslâm dünyasını daha güçlü kılacağını gördüğünden bu konuda gayret sarf etmiştir.

Abdülhamit Han, itikadı sağlam ve dindar bir sultandır. Âlimlere büyük hürmet göstermiş, gençliğinden itibaren tasavvufa intisap etmiş, zikir halkasına katılmıştır. Çok büyük entrikaların içinde olmasına, çok yakınındaki kimselerin ihanetine rağmen hep merhametli davranmış, sürgüne gönderdiği kimselerin bile rızkına mani olmamak için maaş bağlatmıştır. Halkın dertleriyle bizzat ilgilenmiş, fakirlere kendi servetin harcamalar yapmış, çok büyük acıların, göçlerin yaşandığı saltanatı döneminde hiç kimsenin açıkta, soğukta kalmaması için çabalamıştır.

II. ABDÜLHAMİT HAN’I
ARAP DÜNYASI DA OKUYACAK

II. Abdülhamit Han’ın vefatının 100. yılı dolayısıyla çeşitli etkinliklerle daha sık anıldığı bugünlere, 3. Türkiye Arapça Kitap ve Kültür günleri vesilesiyle de katkı sunulacak. Yazar Ozan Bodur’un Arapçaya çevrilen “Operasyon 1915” ve “II. Abdülhamid Han’ın Hayatı ve Hizmetleri” adlı eserleri Arapça Kitap ve Kültür Günleri süresince hem misafirlere hediye edilecek hem de Ürdün, Beyrut, Kuveyt, Sudan, Erbil ve Kahire gibi Arapça dünyasının önemli merkezlerine dağıtılacak. Bu eserlerin yanı sıra Cumhurbaşkanlığı himayelerinde gerçekleştirilen 3. Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri münasebetiyle Arapçaya çevrilen “15 Temmuz Diriliş Destanı” adlı eser de yine fuara davet edilen misafirlere hediye edilecek.

“Operasyon 1915” adlı eser, tarihi gerçekleri bulandırmadan hatta daha berrak hale getirilerek kurgulanan bir dönem romanı. Sürükleyici bir dille kaleme alınan roman, Osmanlı’nın en dağdağalı zamanlarında, hilafetin öneminin her zamankinden daha ziyadeleştiği, bunun karşısında dış mihrakların Devlet-i Âli’ye üzerindeki kötü emellerini her zamankinden daha fazla aşikar hale getirdiği bir zaman dilimini anlatıyor.

Bir diğer eser “II. Abdülhamid Han’ın Hayatı ve Hizmetleri” ise II. Abdülhamit Han’ın hiçbir yardım almadan ödediği borçları, dost kazanma sanatını, düşman idare tarzını, iç ve dış politikadaki maharetini, yöneticilere tavsiyelerini, aile hayatını ve manevi dünyasını ele alıyor.


#2.Abdülhamid Han
#Asır
#Arapça
6 yıl önce