|

Her şey siyah bir lekeyle başladı

Dünyaca ünlü Katalan sürrealist ressam Joan Miro'nun Uniq Expo’daki sergisini küratörü Jean Christophe Hubert ile birlikte gezdik. Miro’nun bir tabloya başlamadan önce kafasında belli bir tema olmadığını söyleyen Hubert, “Sadece siyah bir lekeyle başlıyor. Bu siyah leke onda bir şeyler çağrıştırıyor” diyor.

Harun Karabuç ve
04:00 - 7/10/2018 Pazar
Güncelleme: 13:13 - 6/10/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
​Her şey siyah bir lekeyle başladı.
​Her şey siyah bir lekeyle başladı.

Resim sanatının üç büyük ikonik ismi Pablo Picasso, Joan Miro ve Salvador Dali.... Üçü de İspanyol. Üçü de sürrealist. Yalşadıkları dönem üç aşağı beş yukarı aynı. Çağdaş diyebiliriz. Ama hepsinin çizgisi, renkleri, iç dünyaları, sanat perspektifleri farklı. Kendilerine has. Picasso ve Dali’nin eserlerinin orijinallerini daha önce İstanbul’da görme şansımız oldu. Şu sıralar ise Uniq Expo’da Joan Miro’nun eserlerini inceleme ve kendisiyle yapılmış röportaj videolarını izleyerek çalışma şekli ve üslubu hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Biz de bu hafta Joan Miro Litografi ve Gravür sergisini küratörü Jean Christophe Hubert ile gezdik.

HER RENK İÇİN AYRI PLAKA

Sergide 300’den fazla eser yer alıyor. Hepsi de Miro Vakfı tarafından orijinalliği tescillenmiş. Miro’nun hayatının önemli bir bölümü litografi ve grafik tarzı eserlere ayrılmış. 1948’den sonra koleksiyonerlerle tanışıyor. Hatta o yıllar litografi öğreniyor. Miro’nun genellikle beş ile sekiz arasında renk kullandığını söyleyen Hubert, “Her renk için ayrı bir plaka var. Plakaların sırayla baskısı yapılıyor aynı kağıda. Miro bir tabloya başlamadan önce kafasında belli bir tema olmuyor. Sadece siyah bir lekeyle başlıyor. İlk bu siyah lekeyi oluşturduktan sonra bu şekil onda bir şeyler çağrıştırıyor” diyor.


FİZİKİ GÜÇ ÖNEMLİ

Miro’yu eserlerini yaparken bir şövalenin karşısında değil de yerlerde görüyoruz. Bu da onun ayrı bir özelliği. Hubert, Miro için bir eseri gerçekleştirirken harcanan fiziki gücün de oldukça önemli olduğunu söylüyor ve devam ediyor: “Miro’nun çalışmasında göz önünde bulundurduğu kavram ‘kendiliğinden’ oluşturma. Spontanlık. Spontanlığı iki yönde düşünebiliriz. Bunlardan biri çocukların yaptığı resimler. Diğeri ise tarih öncesi resimler. Miro Altamira Mağarası’na sık sık gidip oradan ilham alırdı. Eğer şimdi siz bir resim yapmaya başlasanız insanların beğenecek mi kaygısıyla kendinize bir takım sınırlamalar koymaya başlarsınız ama çocuk böyle bir şey yapmaz. Miro da bu sınırlamalardan kurtulmaya çalışıyor. Bir eser yapmaya başladığında içindeki fikirlere karşı bir mücadele veriyor.”

DÜNYAYA YABANCI

1960’lı yılların Miro’nun hayatının en önemli dönemlerinden biri olduğuna işaret eden Hubert, o yıllardaki Miro’yu şöyle anlatıyor: “İspanya 60’ların başında ciddi problemlerle karşı karşıya. Francisco Franco rejimi geçerli. Bu dönemde İspanya tamamen içine kapanıyor, fakirleşiyor. Birçok İspanyol memleketini terk ediyor. Buna karşılık Franco mengeneyi biraz gevşetiyor. Miro hayatının büyük bir bölümünü İspanya’da geçirmiş. Rejim biraz esnekleyince Avrupa›yla tanışıyor Miro ve içinde yaşadığı dünyadan çok farklı bir dünya görüyor. Dünyadaki aşırı tüketime karşı eserlerini çok basit şekilde yapmaya başlıyor. Daha az renk ve boya kullanıyor. Beş sene kadar süren bir dönem bu. Sonra gene eski tarzına dönüyor.”

FRANCO’DAN SONRA
ŞÖHRET GELİYOR

70’li yılların ise Miro’nun zafer yılları olduğunu kaydeden Hubert, “Franco rejimi sona eriyor. Hiçbir otoritesi kalmıyor. FrancoWnun ortadan kalkmasıyla beraber Miro kahraman haline geliyor. Bütün dünya çapında tanınıyor. Çünkü hayatı boyunca ona karşı çıkmış. Eğer bir gün tutuklanmış olsaydı direkt hapese girecekti. 1937’de Franco rejimine karşı çıkanları desteklemek amacıyla bir afiş yapmıştı çünkü. Hatta Picasso ile beraber İspanya’yı terk ediyorlar. Ancak ülkesini çok sevdiği için 1940’ta geri dönüyor. Picasso, Franco rejimi boyunca hiç dönmüyor. Miro, hanımının ailesinin yanına Mayorka adasına gidiyor. Orada saklanıyor” diyor.

Picasso ile
kardeş gibilerdi

Miro’nun Picasso ile olan dostlukları sanat dünyasında bilmeyen yok. Hatta Hubert bu dostluğun kardeş gibi olduğunu söylüyor ve ekliyor: Picasso ile birbirlerinin eserlerini koleksiyonlarına alıyorlar. Picasso’nun şansı daha genç yaşta dünyaca tanınıyor olması. Bir de Picasso Miro’ya göre İspanyol kültürüne ve temalarına daha yakın resimler yapıyor.” Diğer çağdaşı Salvador Dali ile araları nasıldı acaba? Hubert, bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Dali’ye tamamen karşı çıkıyordu. Çünkü Dali’nin Franco rejimiyle yakın ilişkileri vardı ve onun tarafını tutuyordu. Miro, ‘Dali gibi müthiş bir zekanın Franco’yu desteklemesi yazık’ diyordu.”


#Picasso
6 yıl önce