|

Hayvan haklarından mülteci düşmanlığına

Yeni Şafak ve
04:00 - 20/06/2018 Çarşamba
Güncelleme: 04:49 - 20/06/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Tuba Karacan

Son günlerde mültecilere yönelik nefret söylemleri ve ötekileştirici dil, dikkat çekici biçimde arttı. Toplumun önünde giden, topluma karşı sorumluluk alması beklenen kişiler; yıkıcı, kışkırtıcı ifadelerle açıktan mülteci düşmanlığı yapıyorlar.

Sapanca’da gerçekleşen, hepimizin yüreğini sızlatan, bir yavru köpeğe yönelik o üzücü ve hunharca olayın çarpıtılarak Suriyeli mülteci çocukların üzerine yıkılması bunun son örneği oldu. Sosyal ağlar üzerinden hızlıca yayılan asılsız bilgiler, toplumda mültecilere yönelik nefret dilini açık ve rahat biçimde ifade edilebilir hale getirdi. Yavru köpeğin talihsizce bir iş makinesi kazasına kurban gitmiş olduğu ortaya çıkmış olsa da; pek çok kişinin zihninde Suriyeli çocukların bugün ve bundan sonra başımıza ne tür sorunlar açabileceğine ilişkin korkular kaldı. Bu korkuları besleyen argümanlardan biri, olayın yaşandığı günden itibaren bazı uzmanlarca dile getirilen “travmatik olaylar yaşayan kişilerin, travma yaşatacak potansiyele sahip olduğu” yaklaşımı.

MÜLTECİLİĞİ ANLAMAK

Mültecilerin, ülkelerindeki savaş sırasında ve göç ettikleri süreç boyunca, pek çok travmatik olaya maruz kaldıklarını tahmin etmek zor değil. Ancak sırf bu sebeple suç potansiyelleri yüksek insanlar olarak görülmeleri nereden baksanız insafsızlık olur. Üstelik, özellikle çocuk mültecilerin yaşadıkları travmaların sağaltımına dair ne yapılıyor merak etmeden, devlet birimlerinin, sivil toplum kuruluşlarının mültecilere yönelik psikososyal destek çalışmalarını araştırmadan “Suriyeli çocuklar bizim için tehdittir” demek en basit anlamıyla samimiyetsizliktir. İltica ve buna bağlı ortaya çıkması beklenilen uyum sorunları; yalnızca ülkemizin değil dünyanın gerçeğidir. Özellikle Avrupa, yükselen ırkçılığıyla mülteci düşmanlığının öncülüğünü yapıyor olsa da pek çok uluslararası örgüt mültecilerin entegrasyonu programını da sürdürmektedir.

Mülteciler, yaşam hakları şiddete dayalı yollarla ellerinden alındığı için vatansız kalan ve bir vatana sahip olamadıkları için de temel insan haklarından mahrum olan kişilerdir. En nihayetinde tanımadığımız yabancıdırlar, ötekidirler. Sosyolog-Felsefeci Zigmunt Bauman’ ın ifadesiyle; “nereye yol aldığı kestirilemeyen, amaçsız, reçetesiz ve ütopyasız bir dünyada, mülteciler aidiyetsizliklerinin en acımasız “köksüzlüğüne” ve yabancılıklarının en dışlayıcı “ötekiliğine” maruz kalırlar.

ALGI OPERASYONU YÜRÜTÜLÜYOR

Mültecilere duyulan öfke; yalnızca ne yapacaklarını kestiremediğimiz güven vermeyen yabancılar oldukları için değil, kendi coğrafyamızın güvensizliğini, imkanlarımızın kısıtlılığını, dengelerimizin her an bozulabilirliğini hatırlattıkları için de artar. Dolayısıyla bu öfkenin artmasını isteyenlerin savunmaları da hep bu yönde olur. Başlangıçta, “ülkemizde onca aç açık insan varken neden onlara bakalım” deniliyor, zaten sınırlı olan kaynaklarımızı paylaşmak zorunda kaldığımız, biraz daha kalırlarsa elimizdeki imkanları alacak kişiler olarak bakmamız isteniyordu. Şimdi ise güvenliğimiz üzerinden bir algı oluşturularak mülteci düşmanlığı oluşturulmaya çalışılıyor. Sapanca’daki olayla ibre, acımasızca çocukların üzerine çevrildi. Adeta 5-6 yaşındaki çocuklara potansiyel psikopat, katil gözüyle bakılması isteniyor. Yavru köpeğe yapıldığı düşünülen vahşetten, mülteci düşmanlığına evrilen olayın; fevrilikle peş peşe yapılmış hataların bir sonucu olduğunu düşünmek saflık olur. Bu açıkça, birlikte yaşamaya çalışan insanların birbirlerine olan şüphelerini derinleştirmeyi amaçlayan kötü niyetliliğin tezahürüdür.

HALKIMIZ FERASET SAHİBİ

Başımıza gelen kötü olaylarda kendimizi hiç sorgulamadan suçu başkasında arama refleksimiz, yaşanılan olumsuz toplumsal olaylardan Suriyeli mültecileri sorumlu tutma alışkanlığına dönüşmemelidir. Bizi toplum olarak geliştirecek olan karşılaştığımız problemlerde kendimizi sorgulamak, moral değerlerimize sahip çıkarak aramızda iyiliği yaymaktır.

Bizim insanımız, nefreti arttırarak, kötülüğü yaygın göstererek, insanların iyiliğe ve insanlığa dair umutlarını kıracak işler yapanlara fırsat vermeyecek kadar feraset sahibidir. Suriyeli mülteciler üzerinden yapılan kışkırtmaların, kişilerarası güven ve iyi niyeti zedelemek isteyenlerin niyetlerini görecek; şüpheci, paranoyak, güvensiz, mutsuz bir toplum yaratmak için adeta çaba sarf edenlerin amaçlarını gerçekleştirmelerine izin vermeyecektir. İçimizdeki iyi, “kimse çocuğunu bir kayığa bindirmez / su karadan daha güvenli olmadıkça” diyen sesi işitmeye devam ettikçe birlikte, kardeşçe yaşama çabamız sürecektir.

#Hayvan hakları
#Mülteci
6 yıl önce