|

Gönül evinde bir misafir

Feyzem Yayınları’ndan çıkan M. Feyzullah Konyevi’nin “Kendime Yazdım Üstüne Alınabilirsin” adlı eseri darbı mesellerden oluşuyor. Farklı konularda zengin örnekler veren Konyevi, samimi bir üslupla hayata bakışınızı değiştirmeye aday cümleler kuruyor.

Yeni Şafak
16:25 - 14/02/2018 Çarşamba
Güncelleme: 16:28 - 14/02/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Feyzem Yayınları’ndan çıkan M. Feyzullah Konyevi’nin “Kendime Yazdım Üstüne Alınabilirsin” adlı eseri darbı mesellerden oluşuyor.
Feyzem Yayınları’ndan çıkan M. Feyzullah Konyevi’nin “Kendime Yazdım Üstüne Alınabilirsin” adlı eseri darbı mesellerden oluşuyor.

YUSUF SAĞLAM

Okur musunuz? Ya da neyi okur, ne için okursunuz? Sadece ‘biliyorum’ diyebilmek veyahut ima etmek için mi kelimelerle uğraşırsınız? Keyifli vakit geçirmek, aklınızdaki sorulara cevaplar bulmak veya kuru bir alışkanlık adına mı yapıyorsunuz? Zira dünyada yapılabilecek o kadar şey varken, oturup saatlerce vakit harcamanızın önemli bir nedeni olmalı. İyi bir nedeniniz yoksa henüz iyi bir kitapla tanışmamışsınız demektir.

İYİ BİR NEDEN İÇİN OKUMALI

Burada okurlara iyi bir kitaptan, güzel cümlelerinden ve gönüle hitap eden kelimelerinden bahsedeceğiz. Hayata düstur edinilecek sözlerin bulunduğu, tepeden bakmayan kelimelerle nasihatlerin edildiği ve uyanmışların uyanışından esintilerin bulunduğu satırlar... Aklı karışıklar için omurga, kalbi bulanmışlar için nefes, ruhu daralmışlar içinse bir kapı olacak bir kitap: M. Feyzullah Konyevi’den “Kendime Yazdım Üstüne Alınabilirsin”.

Hazreti Mevlana’nın pergel metaforunu bilirsiniz. Anadolu’nun düşünce mayasını oluşturan, neredeyse dünyada tanımayanın kalmadığı şeyh; müminlerin pergel gibi olması gerektiğini, bir ayağıyla İslam’ın hükümlerini merkez edinip, diğer ucuyla dünyadaki tüm ilim ve hikmetlerin de sahibi olması gerektiğini söyler ya işte ‘Kendime Yazdım Üstüne Alınabilirsin’ kitabı da bu anlayışla yazılmış bir kitaptır. Uzun uzadıya izahlar ve tasvirler yerine az söz ile satırlardan sadırlara işlenmiştir. Kitap, hamdele ve salveleden sonra “…Gönül evinize misafir olmak için kapınızı çalıyor. Açar mısınız?” sorusuyla başlayıp,

“Ey gönlümün nazlı parçası!

Söylediklerimden dolayı bana kızma,

Çünkü ben bunları “Kendime yazdım.”

Ancak bu âlemde ben ne kadar sorumlu isem,

Sen de o kadar sorumlusun.

Benden istenen şey, senden de isteniyor.

Bu nedenle “Üstüne alınabilirsin.”

diye devam eden bu hitabıyla okuyucusunu kendinden farklı görmeyen bu satırlar gönül evinizi ferahlatacak. Tabii kapıyı açarsanız.

KİŞİNİN İCRAATI, SÖZÜNÜN
SADAKATİNİN MİHENK TAŞIDIR

Esasında İslam kültüründe az söz ile çok şeyi anlatmak amaç olmamakla birlikte araç olarak bile değerlendirilmiyor olabilir. Çünkü söz dediğimiz cümle olgusu, sadece güzel kelimelerin peş peşe eklenmesiyle oluşan kelimeler topluluğu değildir. Bu şekilde dizilmiş kelimelere bir isim verecek olursak lakırtı diyebiliriz sadece. ‘Kendime Yazdım Üstüne Alınabilirsin’ kitabından bir alıntı yaparak anlatmak istediğimizi pekiştirmiş olalım: “Sözler, levhalık olsun diye değil, yaşamlık olsun diye söyleniyor. Yol, o yolda gidilsin diye tarif ediliyor Azizim!” Kitaptaki tüm söz ve yazılar; bu minvalde kaleme alınmıştır.

Kitabı eline alan kişi, bir anda samimi bir kucaklama ile kitap tarafından çekildiğini fark edecektir. Yalnız, kitaptaki sözlerin kolay okunuyor olması kolayca geçilebileceği anlamını taşımaz. Bir çırpıda okuyacak olsanız bile bir anda unutamayacaksınız. Öyle cümlelerle karşılacaksınız ki kalbinize, ruhunuza işleyebilmesi için epeyce düşünmeniz gerekecek. Belki de hayatınızın mihenk taşlarından biri olacak bir sözü bu sayfalarda göreceksiniz.

ÇAĞIRIRSAN ELBETTE GELİRİM

“Kapıyı açması için anahtarın altın olması gerekmiyor. Sana emniyetli bir kulübeyi açan bakır anahtar, sarayın kapısını açamayıp seni dışarda bırakan altın anahtardan iyidir. Altın zincirlerle bağlanmış bir kimsenin özgürlüğünden bahsedilebilir mi?” İnsan; kendini anlayacak, kendisinden duygular bulacak ya da en azından dertlerinin nimet olabileceğini hatırlatacak bir dost arar. Bu dost sadece kendi cinsinden olmak zorunda değildir. Ve bir kitap şöyle seslenebilir: “Musibetlerden biri yine misafirliğime gelmişti gönül evimin kapısını usulca çalarak... Yine onu çağırdığımı fark etmemişim. Gönül hanemin her tarafı ıslanmıştı içime akan yaşlarla. Kulağıma şu müjdeyi fısıldadı: Sabredersen “Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” Sabrettim ve teşekkür ettim. “Kolaylıktan sonra bir daha gelecek misin?” diye sordum. “Evet” dedi. “Bir daha çağırırsan...”

AHH… BİR İDRAK EDEBİLSEK

Yazımıza “Okur musunuz?” diye başlayıp, gönül hanenizden kapı aralığı isteyerek devam etmiştik. Sonunda ise nasıl okuyacağımıza ya da ne için okuyacağımıza dair, yine kitaptan bir alıntı alarak sonlandırıyoruz:

“Oku! Seni yaratan Rabbinin adıyla oku.

Arkadaşlık edeceğin kişiyi doğru seçmek için, insanları oku!

Bu muazzam fezanın azametini görmek ve hayret denizine dalıp değerli incilere sahip olmak için, kâinatı oku!

Bu dünya değirmeni her an yeni insanları öğütüp yutuyorken ve her an doğum ve ölüm arasında değiş tokuşlar oluyorken, daha bir kaç dakika önce yediğin yemeğin lezzetini unuttuğun halde, bu geçici konağın maksadını anlayabilmek için, hayatı oku!

Ve haddini bilebilmek için, kendini oku!”

#Gönül
#Ev
#Misafir
6 yıl önce