|

Gaspıralı’nın eğitim anlayışı

İsmail Gaspıralı ve Rusya Türklerinde Millî Uyanış Usul-i Cedid Eğitim kitabı Selçuk Türkyılmaz’ın doktora tezinden yola çıkılarak yazılmış. Rusya Müslümanlarının ve 19. asır Türkçülüğünün önemli isimlerinden İsmail Gaspıralı’nın usul-i cedid eğitim diye adlandırılan eğitim anlayışı bu kitabın esas meselesi.

Yeni Şafak ve
04:00 - 8/08/2018 Çarşamba
Güncelleme: 04:33 - 8/08/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
İsmail Gaspıralı
İsmail Gaspıralı

İsmail Gaspıralı 1851’de Kırım’da doğar. İlk eğitimini Bahçesaray’da Türklerin arasında alsa da onun asıl yetişmesini Rus eğitim sistemi sağlar. Askeri okullarda eğitim görür. 1867’de Girit’te başlayan Rum isyanına Rus basınının Rumları destekleyici yönde haberler yapmasıyla Türklerin zor durumda bırakıldığına tanıklık eder. Rusya’dan ayırılarak, Girit’te Osmanlı ordusuna katılıp isyancılara karşı mücadele vermek için yola çıkan Gaspıralı, pasaportu olmadığı için Odesa’da yakalanır, bu sebepten askerî eğitimi de yarıda kalır. Bahçesaray’da zorunlu öğretmenlik yapmaya başlar. 1871-74 yılları arasında Avrupa ülkelerine yaptığı seyahatlerde batının eğitim sistemini daha yakından tanıma imkânı bulur. Bu imkân, kendisinin usul-i cedid eğitim hakkındaki görüşlerini de biçimlendirmesine yardımcı olur. 1874’te İstanbul’a gelen Gaspıralı bu şehirde çalışma müracaatına cevap alamaz ve Kırım’a döner. Rusya devletinin Türkçe yayın faaliyetlerini engelleyici tutumuna rağmen Türkçeyi terk etmeyerek sürdürür. 1883’te Tercüman gazetesini çıkarır. Usul-i cedid eğitim çalışmalarının tarihi de budur. Bu eğitim anlayışıyla çalışmalarını sürdürecek ilk mektebi 1884’te açar. Pek çok eser, yayıncılık faaliyetleri ve büyük ideal bırakarak ardında, 1914’te Bahçesaray’da vefat etmiştir.

İsmail Gaspıralı’nın birkaç satırda anlatma cüreti gösterdiğimiz hayat hikâyesi bu. Elimizdeki kitap, biyografisinden söz ederken hatırlattığımız usul-i cedid eğitimden etraflıca bahsediyor. İsmail Gaspıralı ve Rusya Türklerinde Millî Uyanış Usul-i Cedid Eğitim, Selçuk Türkyılmaz’ın doktora tezinden meydana getirilmiş. Rusya Müslümanlarının ve 19. asır Türkçülüğünün önemli isimlerinden İsmail Gaspıralı’nın usul-i cedid eğitim diye adlandırılan eğitim anlayışı bu kitabın esas meselesi.

Usul-i Cedid Nedir?

Türk düşüncesinin Anadolu sahası dışında belki de en önemli isimlerinden biri İsmail Gaspıralı. Onun bir eğitim sistemi olarak geliştirdiği usul-i cedidin ne olduğunu Türkyılmaz’ın kitabından bu yazı vesilesiyle derlemeye çalışacağız. Ancak onun öncesinde elimizdeki kitabın bölümleri hakkında fikir verebilecek birkaç başlığı hatırlatalım. Birinci bölüm, Avrupa eğitim tarihine, ikinci bölüm, İsmail Gaspıralı’nın eğitim anlayışına odaklanıyor. Bu bölümde, Rusya Türklerinin Müslümanlara yönelik eğitim politikaları, Darülmuallimin Mektepleri, ana dilde eğitim, 1905 Anayasa Devrimi, usul-i cedid eğitimin ortaya çıkışı, yaygınlaşması, gördüğü kabul ve talep, ilk ve yüksekokullarda usul-i cedidin işleyişi, medreselerin ıslahı ele alınıyor.

Türkyılmaz’ın tespitlerinden hareketle burada usul-i cedid eğitimin hususiyetlerine değinelim.

En başta, bu sistemin kaynağı Avrupa’dır.

Usul-i cedit alfabenin ıslahı, Arap alfabesinin Türkçeleştirmesini talep ederek yola çıkar. Gaspıralı’nın Hoca-i Sıbyan adıyla yayımladığı elifba kitabı bu açıdan ilginçtir. Türkçe okuma yazmayı kısa bir zamanda kolayca öğretmeyi hedefler. Usul-i cedid ana dilde okuma yazma öğretimi, ana dilde eğitim, elifba öğretiminde ses metodu, müfredatta yenilik, yeni ders kitaplarının düzenlenmesi, eğitimin amacı, eğitimin devlet eliyle yapılıyor oluşu vs. yenilikleri kapsayan bir eğitim modeli. Bu tanımlama, Türkyılmaz’a ait. Bu tabir, yani usul-i cedid, Yusuf Akçura’nın ifadesiyle Osmanlı’dan alınmış bir tabir.

SİSTEM MEDRESELERE TAŞINIYOR

Kur’an öğretimi eski usulde önemli bir yer tutarken usul-i cedid eğitimde Kur’an öğretimine ana dilde okuma yazma öğretiminden sonra başlanır. Gaspıralı, sıbyan mekteplerinde bu sistemin başarı sağladığını gördükten sonra bunu medreselere de taşımıştır. Medreselerde eğitim dilinin Türkçe olması gerektiğinin tartışıldığı 1899 tarihli bir toplantıda Türkçe eğitim yapıldığı takdirde Müslümanların okullara rağbet edeceğini iddia etmiştir.

Dini eğitim veren okullarda usul-i cedid ile büyük bir değişim yaşanır. Sıbyan mekteplerinde usul-i cedid eğitime geçişin başladığı 1883’te Tercüman da yayın hayatına başlamıştı. Rusya Müslümanları arasında yeni bir münevver tabakanın ortaya çıkmasında hem mekteplerdeki değişimin hem de yayıncılık faaliyetlerinin büyük katkısı olmuştur.


ESKİ USULE ELEŞTİRİLER

Gaspıralı’nın Mektep ve Usul-i Cedid Nedir? adıyla yayımlanmış bir kitabı bulunur. Bu kitapta, eski usulü eleştirdiği de görülür. Türkyılmaz’ın aktarımıyla: Eski usulün üçüncü kusuru; sıbyan derse başladıkta yengilce derslerden başlamayıp ağır derslere uruluyor (derslere sokuluyor, başlanıyor). Meselâ; birdenbir elifbanın hemmesi, elifbadan son, tedricen ameliyat edilmeyip birdenbir ayet satırlarına başlatıyorlar. Evlâd-ı Arap için bu usul bu kadar güç ve müşkül görülmez ise de, evlâd-ı Türk ve Fars için pek ağırdır. Elifbayı zaptetmiş bir sabi (iyice öğrenmiş bir çocuk), Türkî ibareleri yengil (Türkçe cümleleri kolay) çıkarır; lâkin, Arabî ibareleri çıkaramaz; binaenaleyh (bundan dolayı) mektebe gelen sabiler ve sabiyeler (erkek ve kız çocuklar) birkaç aylar birşey fehm edemeyip (anlayamayıp) lâkayt ve gönülsüz olalar (ilgisiz ve gönülsüz olurlar); hocadan, halfeden korkup mektebi zahmethane (eziyet çekilen yer) hesap ediyorlar.”

Usul-i cedid Rusya Türklerinin eğitimi modernleştirme talepleri. Her modernleşme talebi gibi geri kalmışlığın kabulüyle yola çıkıyor. Osmanlı eğitim sistemini de İstanbul’da inceleyerek programını şekillendiriyor ancak bazı farklılarla. Türkyılmaz’ın tespitiyle:

“Anlaşılacağı gibi doğrudan ana dilde okuma-yazma öğretimini temel alan usul-i cedid ve bu sistemde elifba öğretimini kolaylaştıran usul-i savtiye Gaspıralı’nın icadı değil, Türkiye’den alınmış bir sistemdir. Aradaki fark şudur: Osmanlı aydınları bu amaçla yazdıkları kitaplarda klasik Osmanlı yazı dilini çocuklara öğretme amacı güdüyorlardı. Gaspıralı ise canlı halk dilini öğretmeyi ön plana çıkarmıştır. İsmail Bey, elifba ve fonetik metodun uygulanmasında günlük hayatta kullandıkları ve bildikleri kelimeleri çocuklara okutup yazdırarak işe başlamıştır. Burada Gaspıralı’nın İstanbul halk Türkçesini yazı dilinin temeline oturtmak gibi zamanın ilerisinde olan bir tavrı veya sağduyusu öne çıkmaktadır. İstanbul’da sade dil tartışmaları iyice ortaya çıkmış ama bunun sonucu olarak ilköğretim kitaplarını sade bir dille yazma faaliyeti başlamamış idi. Gaspıralı bunu yapmış ve kısa zamanda da çocuklara kendi dillerinde okuma-yazma öğretebilmiştir. İsmail Gaspıralı’nın usul-i cedid eğitimdeki orijinal yönü de budur. İsmail Bey de usul-i savtiyenin bir gereği olarak harflerin Arapça’daki isimlerini değil onların dildeki fonetik karşılığını çocuklara öğreterek zihin karışıklığını önlemiştir. Mesela “elif” değil “a” veya “e”; “vav” değil “o, ö, u, ü, v” seslerini öğretmiştir.”

#İsmail Gaspıralı
6 yıl önce