|

Dünyaya haritalardan bakmak

Amerikalı İslam haritaları uzmanı Prof. Karen Pinto yeni kitabında Ortaçağ’da İslam dünyasındaki haritalarını, bilhassa Fatih Sultan Mehmet’in harita merakını ve Topkapı Sarayı’ndaki harita koleksiyonunu mercek altına alıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 13/12/2017 Çarşamba
Güncelleme: 05:47 - 12/12/2017 Salı
Yeni Şafak
​Haritalar, yazılı arşiv belgeleri ve yazma eserlerden sonra medeniyet araştırmacıları için en önemli kaynaklardan biridir.
​Haritalar, yazılı arşiv belgeleri ve yazma eserlerden sonra medeniyet araştırmacıları için en önemli kaynaklardan biridir.
HÜSEYİN ŞEN

Haritalar, yazılı arşiv belgeleri ve yazma eserlerden sonra medeniyet araştırmacıları için en önemli kaynaklardan biridir. Dünyanın muhtelif koleksiyonlarında yüzlerce Arapça, Farsça ve Türkçe harita bulunmaktadır. Bir medeniyetin dünyayı, yani hakimiyeti altındaki toprakları ve yabancı toprakları, özünü ve ötekini nasıl tasvir ettiği, bu eserlerin nerede nasıl kimler tarafından ve niçin istinsah edildiği çok şey anlatır bize o medeniyetin hükümdarı, ilim ve bilim seviyesi, zaman ve mekan bilinci ve topraklarında siyasi hakimiyeti hakkında. İşte bu yüzden medeniyet tarihi, coğrafya tarihinden ayrı düşünülemez. Bu ay tanıtacağımız kitap ise bu minvalde, İslam medeniyetini daha iyi anlamamız ve tanımamız için yeni bir pencere açmaya çalışıyor.

Piri Reis haritası örneğinde olduğu gibi Portolan türü haritalarını hepimiz az çok biliyoruz ama tanıtacağımız kitapta, müellif Amerikalı tarihçi Karen Pinto, İslam bilim ve coğrafya tarihçileri tarafından şimdiye dek ihmal edilmiş olan ve dünyanın gerçeğe yakın bir şekilde tasvir etmek yerine şematik bir şekilde tasvir edildiği farklı bir ekolün üzerine yoğunlaşıyor. Pinto, kitapta özellikle ”İslamî Atlas” veya “Belh okulu” olarak bilinen ekolün ürettiği haritalara odaklanıyor ve İslam coğrafyacısı İstahrî’nin Kitabü’l-Mesalik ve’l-Memalik başlıklı eserinin isminden esinlenerek bu başlıktaki harflere (KMM) bir de “Suret” kelimesini ekleyerek (KMM ekolünden kitapların suret içeren versiyonlarının başlıklarında kullanılan kelime), “KMMS” haritacılık geleneği şeklinde yeni bir isimle tanımlıyor. Prof. Pinto, bu kitapta bu ekolün haritalarına yeni yaklaşım yollarını araştırarak İslam tarihini revize etmeyi amaçladığını söylüyor.


TARİHÎ BİLGİ KAYNAĞI OLARAK İSLAM HARİTALARI

Pinto, kitapta iki amaç olduğunu söylüyor: Öncelikle okuyucuyu KMMS haritaları ile aşina kılmak ve akabinde bu haritaların nasıl okunabileceğine dair Pinto’nun kendi yaklaşımını göstermek, bu yaklaşımın İslam tarihinin ve İslam haritacılık tarihinin sınırlarının genişletilmesinde nasıl kullanılabileceğini göstermek. Yazar, bu yeni yaklaşımını ikonografi, bağlam ve himaye şekilde üç farklı açıdan ele alıyor.

İslam haritalarında sıkça görülen bir form olan Bahr-ı Muhit’i (Kuşatıcı Okyanus/ Encircling Ocean) ikonografi açısından, İslam haritalarında çok spesifik bir yer olan Beja’nın çölleri ve ülkelerini, bağlamını araştırarak tasavvurun (imagination) haritalarda nasıl tasvir edildiğini ve son olarak KMMS eserlerinin himayesine dair deliller aracılığıyla, haritaların biyografi yazımında bir alternatif olabileceğini göstermeye çalışıyor.

“Geriye bakış” başlıklı ikinci bölümde, yazar İslam haritacılık geleneği hakkında şimdiye dek yapılmış önemli çalışmalara değiniyor ve haritaların maddi kültür araştırmaları için tarihî bilgi kaynağı olarak kullanılmasındaki artışı ele alıyor. “İslam Haritacılık Geleneğinin Anahatları” başlıklı üçüncü bölüm ise okuyucuyu bu fazla bilinmeyen geleneğe aşina kılmak ve haritaların bir parçası olduğu bu geleneğin daha iyi anlaşılmasını sağlamak için arka plan bilgisi vermeyi hedefliyor.

“KMMS Dünya Haritalarına Giriş” (KMMS World Maps Primer) başlıklı dördüncü bölümde, müellif söz konusu haritaları genel okuyucuya “okunabilir” (legible) hale getirmek istiyor. Ayrıca, okuyucunun bu bölümü okuyarak akabinde gelecek bölümleri takip edebilmesi için gerekli altyapıyı oluşturmasını hedefliyor. “Kuşatıcı Okyanus’un İkonografisi” başlıklı beşinci bölüm dünya haritalarında Bahr-ı Muhit formuna odaklanan kitabın üç bölümünden ilkini teşkil ediyor. Bu üç bölümün amacı Bahr-ı Muhit formunun ikonografik bir keşfini gerçekleştirmek ve zaman ve mekan açısından çok geniş olan bu gelenekte KMMS haritalarının konumunu belirlemek. Yazar bu bölümde antik, ortaçağ ve erken dönem modern haritacılık geleneklerinde kuşatıcı meta formları inceliyor.

“Klasik ve Ortaçağ Kuşatıcı Okyanusları” başlıklı altıncı bölümde, öncelikle Yunan/Roma ve sonrasında da Avrupa haritacılığını Kuşatıcı Okyanus formu açısından ele alıyor. “Müslüman Bahr el-Muhit’i” başlıklı yedinci bölümde ise Ortaçağ İslam medeniyetinde Kuşatıcı Okyanus anlayışını din ve haritacılık geleneği penceresinden ele alıyor. Sekizinci ve dokuzuncu bölümler Afrika’nın doğusunda yaşamış olan Beja kabilesini ele alıyor.

TOPKAPI SARAYI’NDAKİ HARİTALAR

“Zaman ve Mekan İçinde Beja” başlıklı sekizinci bölümde Beja kabilesinin kim olduğu sorusunu cevapladıktan sonra “Beja’nın Nasıl Hayal Gücünü Çalıştırdığına Dair” başlıklı dokuzuncu bölümde şu sorunun cevabını bulmaya çalışıyor: “Beja kabilesi, İslam tarih yazımında (Islamic historiography) tamamen görmemezlikten gelinmesine rağmen, KMMS haritalarında neden devamlı tasvir edilmeye devam edildi? Son olarak ise on, onbir ve onikinci bölümlerde, müellif Fatih Sultan Mehmet döneminde istinsah edilmiş bir dizi KMMS yazmasını detaylı bir şekilde analiz ederek, bu yazmaların Fatih ve patronajı hakkında bize neler anlatabileceği sorusuna cevap arıyor. “Mehmed II ve Osmanlı (Yazma) Takımı (Ottoman Cluster)” başlıklı onuncu bölümde, müellif haritacılıkta himaye konusuna dair şimdiye dek kaleme alınan önemli literatürü ele alıyor ve akabinde özellikle bir hâmî, Fatih Sultan Mehmet, üzerine odaklanıyor, Fatih hakkında alternatif bir portre çizmeye çalışıyor. “KMMS Osmanlı (Yazma) Takımı” başlıklı on birinci bölümde ise Osmanlı Takımı (Ottoman Cluster) olarak adlandırdığı ve Fatih döneminde istinsah edilmiş bir takım KMMS yazmasının genel KMMS harita geleneğindeki yerini ve bu takımın kendine has özelliklerini tespit etmeye çalışıyor ve böylelikle bu okuma aracılığıyla, bu yazmaların bütün nüshalarının belirli bir zaman ve çevrenin ürünü olduğunu ve bu yüzden yazmaların hâmîsi ve müstensihlerinin düşünce ve duygularını ortaya çıkarmak için okunabileceklerini ortaya koymaya çalışıyor.

“Osmanlı (Yazma) Takımı’nın Kaynağı” başlıklı on ikinci ve sonuncu bölümde ise bahsi geçen Osmanlı (Yazma) Takımı’nın kaynaklarını, gerek tasvir gerek kullanım sebepleri açısından araştırıyor ve bütün takım için kaynak teşkil etmiş olabilecek özellikle çok önemli bir yazmayı, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde muhafaza edilen yazmayı (TSMK A2830) tespit ediyor ve bu yazmanın Fatih üzerindeki etkilerini değerlendiriyor. Ayrıca yazmanın Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan tarafından, Fatih’in fidye olarak değerli isteğine cevaben Fatih’e gönderilmiş olabileceğini ve yazmanın meşhur Türk astronomu Ali Kuşcu tarafından İstanbul’a getirilmiş olabileceği ihtimali üzerine duruyor.

Müellif, son olarak himaye ve propaganda arasında bir bağ kurarak, bir takım KMMS yazmasının nasıl 15 yüzyıl Anadolu’sunda haritaların hedef kitlesi, himayesi ve siyaset konularında yeni bilgiler sağlayabileceğini göstermeye çalışıyor.

Tam 406 sayfalık kuşe kâğıda basılan bu kitap gerek hacmi gerek görselleri (renkli veya siyah beyaz) ile dikkat çekiyor. Kitapta yer alan yaklaşık 150 görsel kitabı görsel açıdan hem ilginç hem cazip kılıyor. Özellikle Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nden haritalar ve yazmalar ve bunun daha da ötesinde, bizzat Fatih Sultan Mehmet için istinsah edilmiş olan veya Fatih tarafından okunan ve kullanılan yazmalar ve haritalar son derece dikkat çekiyor. İslam haritacılık tarihi literatürüne önemli bir katkı olan bu kitabın en kısa zamanda Türkçeye kazandırılması temennilerimle.

#Kitap
#Harita
6 yıl önce