|

Dünya buhranda, deva BRICS’de mi?

Bugün, uluslararası sistem Atlantik’ten Asya-Pasifik’e uzanan çizgide, ABD’nin revizyonist yönelimleri dolayısıyla jeo-politik bir kırılmadan geçmekte. Trump’ın korumacı politikaları, usul usul başladığı düşünülen küresel ticaret savaşlarını daha da alevlendirebilir. Şimdilik çoğunlukla twit-diplomasinin bir parçası olarak gördüğümüz tehditler ve karşı tehditler 21.yy’a özgü dönüşmüş yeni güç kullanım biçimlerine (gunboat diplomacy) yol açabilir.

Yeni Şafak
04:00 - 30/07/2018 Pazartesi
Güncelleme: 02:40 - 30/07/2018 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, - Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi İİSBF Dekanı/ CEMES Başkanı

Dünya küresel olarak ciddi bir iktisadi ve siyasal buhrandan geçiyor. Buhranın emareleri daha önce de görülüyordu ama Trump işbaşına gelip, ABD’ni -sanki zengin ve güçlü değilmiş gibi- daha zengin ve güçlü yapmaya soyununca küresel buhran netlik kazandı. Bu sefer, hedeftekiler her zaman olduğu gibi dünyanın yoksulları, mutsuzları, ötekileri değildi çünkü. Amerika, Batı, II. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş’ın galiplerinin kurduğu düzenden memnuniyet duyanlar, zaten bu yoksul, öteki, mutsuz coğrafyalardan alabildiğini alıyordu. Direnme ya da teslim olma seçenekleri dönüşümlü olarak bu coğrafyalarda bir kader gibi yaşanıyordu da ancak Trump, gözünü daha zengin ve daha güçlü olmak adına zenginlerin, düzenin memnunlarının, Batı’nın ve Kuzey’in kasasına dikince, “haydut Amerika” seslenişleri arasında dünya buhranını iliklerimizde-kemiklerimizde hissetmeye başladık. Zengin Kuzey ve Batı’nın buluştuğu son iki zirve, G7 Zirvesi ve NATO Brüksel Zirvesi, ABD’nin yeni yönetiminin gözünde herkesin “öteki” olduğunu gösterdi. Zengin ve güçlü müttefiklerin direnmesi de, teslim olması da Washington’un gözünde hiç anlam ifade etmiyor, Trump, “pamuk ellerin cebe gittiğini” görmek istiyor. İşin kötüsü, Trump ve ekibi Amerikan hanesini daha zengin, daha kapalı, bir Disney filmi içerisinde yaşarmış gibi daha steril hale getirdikçe bunun siyasi başarıya evirileceğini düşünüyorlar -ve muhtemelen haklılar-. Sözün özü, haydut Amerika değişecek gibi durmuyor. Bu nedenle de geçtiğimiz günlerde Güney Afrika Cumhuriyeti’nde gerçekleşen 10. BRICS toplantısı, daha önce mazhar olmadığı kadar büyük bir ilgiyle izlendi. ABD’nin Batı ve Kuzey’deki müttefikleri Trump şoku nedeniyle sersemlemiş, direnme mi-teslim olma mı ikilemine sıkışmışken, uluslararası sistem içinde Washington’un ötekileştirdiği ülkeler BRICS altında bir araya geliyorlardı. Bu platform haydut Amerika’nın yarattığı sorunlara çare olabilir mi, herkesin sorduğu soru şimdilerde bu.

BRICS 2018 HAYDUT AMERİKA’YA KARŞI

Aslında, bu soru BRICS ile sınırlı değil; CIVETS (Kolombiya, Endonezya, Vietnam, Mısır, Güney Kore, Türkiye), VİSTA (Vietnam, Endonezya, Türkiye, Arjantin), Şanghay Beşlisi (Çin, Kırgazistan, Rusya, Kazakistan, Tacikistan) sonrasında Şanghay İşbirliği Örgütü-ŞİÖ- hatta AB içerisindeki El2 gibi yeni inisiyatifler için de benzer sorular soruluyor. Bugün, uluslararası sistem Atlantik’ten Asya-Pasifik’e uzanan çizgide, ABD’nin revizyonist yönelimleri dolayısıyla jeo-politik bir kırılmadan geçmekte. Trump’ın korumacı politikaları, usul usul başladığı düşünülen küresel ticaret savaşlarını daha da alevlendirebilir. Şimdilik çoğunlukla twit-diplomasinin bir parçası olarak gördüğümüz tehditler ve karşı tehditler 21.yy’a özgü dönüşmüş yeni güç kullanım biçimlerine (gunboat diplomacy) yol açabilir. Eğer dengeleme ve çok taraflı diyalog işlemez hale gelirse her koyun kendi bacağından asılacağından, herkes tüm güçlendirilmiş duvarlarına, surlarına, kalkanlarına rağmen bazı jeostratejik düğüm noktalarında burun buruna gelebilir. Bu nedenle, uzun bir süredir en zenginlerin dışında insan kaynağı, üretim ve tüketim gücü ile potansiyel oluşturan aktörleri içerisinde barındıran bu platformlar düzendeki sapmaları (ABD’nin revizyonist eğilimi, kaynaklar üzerinde tekelci yaklaşımlar, yandaş finansal sistemler vb) dillendirmek için uygun zemin olarak görülüyor. BRICS 2018’in bu çerçevede çok önemli bir zaman aralığında gerçekleştiğini söylemek iki sebeple mümkün; 1)-BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) dünya ticaretinde, konvansiyonel ve alternatif enerji kaynakları üretiminde ve Batı dışı teknoloji üretim pazarları olarak çok önemli bir ekonomik/siyasal gücü temsil ediyor. Dile kolay, Dünya nüfusunun yüzde 40’ından ve küresel ekonominin 20’sinden fazlasını oluşturan BRICS ülkelerinin geçen yılki toplam dış ticaret hacmi 5.9 triyon dolar olarak gerçekleşmiş. Bu gücün ortak bir çatı altında gerçeğe dönüşmesinden ziyade BRICS bir arzuları dillendirme, alternatifleri söyleme platformu olarak kaldı bugüne kadar. Ancak Trump ABD’sinin zengini ve fakiri aynı anda soyup, rakipleri (başta Çin ve Rusya) ötekileştirme siyaseti bu platformu bir güç arenası haline de döndürebilir. Nitekim BRICS platformunu kullanmaya kararlı ülkeler şimdiden potansiyelini gerçeğe çevirmek isteyen dünya politikasının genç, yaşlı yeni seslerine göz kırpıyorlar. BRICS Rusya Ulusal Komitesi Direktörü Geogiy Toloraya, BRICS’in gücünü uluslararası anlaşmalara uyulmasının savunulmasında ve her şeyden önemlisi gelişim yanlısı bir örgüt olmasında buluyor. Bu yaklaşımla BRICS hem büyük güçlere hem yükselen güçlere hem de Trump-vari politikalardan bıkanlara kucak açmak istiyor. Aslına bakarsanız, mütevazi kisvesi altında BRICS ve benzerlerinin son derece iddialı ve yeni-enternasyonal bir bakışı benimsediğini söyleyebiliriz. Eh, zaman da BRICS gibi yeni diplomatik platformlardan yana çünkü; 2)- Trump, önce Batı’yı ve Kuzeyi böldü. Batı/Kuzey destekli liberal kurumların son yıllardaki en önemli gündemi, Trump’ın politikalarına Trump’ı küstürmeden bir yanıt vermek olduğundan, dünya kıvranırken büyük zirvelerde ya Trump bebeklerini ya da Trump’ın bebekliklerini izliyoruz. Dolayısıyla herkes, özellikle de başarısız Batı/Kuzey zirvelerinden sonra, dünya meselelerinin daha ciddi tartışılabileceği platformlar bulma derdinde. BRICS, bu anlamda tıpkı ŞİÖ gibi, diplomatik bir birliktelik ruhunu, her konuda anlaşamayan hatta bazı konularda rakip partnerler arasında, yakalamış görünüyor.

İYİLEŞTİRİLMİŞ BİR İKTİSADİ DÜZEN İÇİN

BRICS ruhu, bazı hatları henüz belli olmayan bir değişim ve süreklilik isteğini ihtiva ediyor. BRICS ülkeleri düzenin topyekûn değişmesini istemiyorlar ya da buna güçleri yetmiyor ama düzenin iyileştirilmesini talep etme ve bunun peşinde koşma güçleri var. Bu nedenle, BRICS’i oluşturan beş ülkenin üzerinde hemfikir olduğu en önemli hususlardan birisi küresel yönetişimde ihtiyaç duyulan reformların bir an evvel gerçekleştirilmesi gerekliliği. BRICS ülkeleri Trump Amerika’sının küresel ve çok aktörlü finansal-iktisadi düzene artık liderlik etmek istemediğini düşünüyorlar. Zaten küresel para politikalarının yönetiminde etkili olan Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi yapılarda BRICS Bloku tarafından dile getirilen reformlar da gerçekleştirilmedi. Yine BRICS Blokunun taleplerinden olan IMF operasyonlarının yapıldığı ülkelerde sürecin şeffaf işlemesi talebi de IMF bürokrasisi içerisinde havaya karıştı gitti. Rakamları düşündüğümüzde tablo aslında korkunç, Dünya nüfusunun yüzde 40’ı, Dünya ekonomisinin en az yüzde 20’sini dinlenmiyor. 46 Sahra altı ülkenin IMF bünyesinde en az temsile sahip olduğu gerçeğini de bu tabloya ekleyelim. Bu nedenle, Güney Afrika Cumhuriyeti, IMF bünyesine bir Afrika masasının eklenmesi gerektiğini uzun zamandır gündeme getiriyor. Sonuç, şimdilik yok.

Bu tablo karşısında, BRICS, 2017 ve 2018 toplantılarında daha güçlü yapısal reform talepleriyle sahneye çıktı ve IMF bünyesinde bağımsız ama sorumlu bir mekanizmasının kurulması şart olduğunu ifade etti. Bilindiği gibi Johannesburg Zirvesi sonrası yayınlanan Bildiride, BRICS, Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) kuralları doğrultusunda açık, kimseyi dışarıda bırakmayan ve çok taraflı bir ticaret sistemini desteklediği de açıkladı. Bildiriye göre, BRICS Dünya genelinde siyasi ve ekonomik krizlerin çözülmesi amacıyla ortak hareket edilmesi gerektiğini düşünüyor. BRICS üyesi ülke liderlerinin ortak Bildiri başlığı olan ‘Ticarette Çok taraflılık ve Korumacılıkla Savaşacağız’ ifadesi de zaten her şeyi oldukça açık bir biçimde ortaya koyuyor. Üstelik bu bildiri G7 Bildirisi gibi öksüz-yetim kalmadı, tüm üyelerin imzası ile ve BRICS’in sadece iktisadi değil siyasi konularla da ilgileneceğinin açık işaretleriyle sona erdi. BRICS ülkeleri artık, BRICS’i işler bir platforma dönüştürmek konusunda daha kararlılar ve 2018 zirvesi bu konuda BRICS dışı aktörlerin verdiği destek açısından kritik önemdeydi.

#ABD
#Donald Trump
6 yıl önce