Türkiye ve İslâm dünyasından geniş bir kitleye hitap eden Arapça Kitap ve Kültür Günleri, sadece kitap ve ilim adamlarının buluşmasıyla yetinmiyor, aynı zamanda ortak tarih ve kültürümüze dair etkinlikler de düzenliyor. Bu etkinliklerden biri de fuar boyunca devam edecek olan fotoğraf sergileri. Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde üç farklı fotoğraf sergisi yer alacak. İslam dünyasının dört bir yanından ve ülkemizden her yaştan misafirleri ağırlayacak etkinlik, fotoğraf sergilerini ortak şuur inşası için bir vesile olarak görüyor.
Anadolu Ajansı’nın katkılarıyla düzenlenen 15 Temmuz Fotoğraf Sergisi, 15 Temmuz’u daha çok insana, özellikle İslâm dünyasından gelen yayıncı, ilim adamı ve misafirlere anlatabilmek için Türkçe ve Arapça bilgilendirmelerle hazırlanan sergi, ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor. Bu ihtiyaca binaen Dr. Hüseyin Okur’un editörlüğünde hazırlanan “15 Temmuz Destanı” adlı eser Arapça’ya tercüme edildi. Aynı şekilde geçtiğimiz yıl olduğu gibi, 15 Temmuz gecesinden ve sonrasından önemli fotoğraflar yine etkinlik boyunca ziyaret edilebilecek.
“Geçmişin ihyası, geleceğin inşası için medreselerimiz” sloganıyla yola çıkan etkinlik, İslâm dünyasında birer kandil gibi dönemi aydınlatmış medreselerin bir sergisi de ziyarete açılacak. Misafir ilim adamları medrese geçmişimizi anlatırken “Şehrin Kandilleri Medreseler Fotoğraf Sergisi” de medeniyetimizin uzak geçmişten günümüze birikimini ziyaretçilere sunacak. Nitekim İslam medeniyeti sadece fetihlerle, ülkeleri zapt etmekle gelişmemiştir. Fethedilen her coğrafya hızla bir ilim merkezi haline getirilmiştir.
Bir diğer sergi de “Mazlumların Sığınağı Anadolu Coğrafyası Fotoğraf Sergisi”. İki asırdır Anadolu’nun mazlumların sığınağı olduğunu anlatmayı amaçlayan sergi, etkinlik günleri boyunca gezilebilecek. Sadece Körfez Savaşı yahut Arap Baharı sonrası Suriye’den gelen muhacirlerle değil, son iki asırdır dört bir yandan mazlumlara sığınak olan Anadolu’nun fotoğraf ve belgelerle hikâyesi, bu sergide yer alacak.
Osmanlı topraklarının küçülmeye ve İslâm coğrafyasının birer birer işgal edilmeye başladığı son üç yüzyılda Anadolu coğrafyası mazlumların sığınağı olmuştur. Nitekim Endülüs’te zulüm altındaki Yahudiler İzmir ve Selanik’e yerleştirilmiştir. Rusların Orta Asya’ya inmeye başlaması ve ardından Kırım’ı işgaliyle Anadolu’ya Asya ve Kafkaslar’dan büyük göçler olmuş ve Osmanlı bu muhacirleri planlı bir şekilde karşılamış, sağlam bir iskân politikası uygulamıştır.
Aynı şekilde Kafkas ve Balkanlardan, yakın dönemde ise Bulgaristan, Bosna, Halepçe, Kuzey Irak, Suriye ve diğer ülkelerden Anadolu’ya milyonlar almış. Gönlü yeryüzünden geniş Anadolu insanı her gelene dilini, dinine, rengine bakmadan kapıyı açmıştır. Avrupalıların duvarlar ördüğü, tahkir ettiği dönemde, ülkemiz milyonlara kucak açmıştır.
