|

Çadırdan bir dünyayı anlattım

Güzide Ertürk hikaye kitabı Kaplumbağa Gölgesi’nde mültecilik meselesine farklı bir pencereden bakıyor. Ertürk, “Çadırdan bir dünyanın öyküsünü anlattım bu kitapta. Duvarlar olmadığı için her şey birbirine yaklaştı ve iç içe geçti” diyor.

Yeni Şafak
23:51 - 12/07/2017 Çarşamba
Güncelleme: 23:54 - 9/08/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
​Güzide Ertürk
​Güzide Ertürk

Güzide Ertürk üçüncü hikâye kitabı “Kaplumbağa Gölgesi” isimli eseriyle okurun karşına çıktı. Bu kitapta “Mülteci” konusunu bambaşka bir dille anlatmış Ertürk. Yaşadığımız hadiselere yeniden ama çok farklı bakış açılarıyla bakmamızı sağlayan hikayeler yazmış. Kaplumbağa Gölgesi hakkında Güzide Ertürk’le sohbet ettik.

 Tebrik ederim, son zamanlarda okuduğum en başarılı eserlerden biri oldu “Kaplumbağa Gölgesi.” Hikâyeler bir puzzle’ın parçaları gibi yavaş yavaş birbirine yaklaştı durdu kitapta... Pek çok iç içe geçmiş hikâyeye de rastladık. Kaplumbağa Gölgesi’nin bize neler anlattığından bahseder misiniz?

Kaplumbağa Gölgesi, evini sırtında bir gölge gibi taşıyanların hikâyesi. Tekerlekli sandalyesinde gece gündüz oturan ihtiyar Melina, bir gün ne olduysa ayağa kalkıyor ve onun ayağa kalkışıyla birlikte Amerika’daki evsizlerden Midilli Adası’ndaki mültecilere uzanan bir yolculuk başlıyor. Çadırdan bir dünyanın öyküsünü anlattım bu kitapta. Duvarlar olmadığı için her şey birbirine yaklaştı ve iç içe geçti.

EVSİZLERİ YAŞADIĞIM
ŞEHİRDE KEŞFETTİM

 Mültecilere, ABD’deki evsizlerin hikâyelerine dokunmuşsun. Hiç bilmediğin bir yaşamın içinden seçmişsin kahramanlarını. Onları yazmak zor oldu mu?

Amerika’daki ilk yıllarımı Teksas’ta geçirdim. O zamanlar, evsizleri sadece trafik ışıklarının altında görüyordum. Ben yeşil ışığın yanmasını beklerken, onlar hep kırmızıyı istiyordu. Ellerindeki karton kâğıtlara “Yardım edin” diye yazmış, sessizce bekliyorlardı. Ama Portland’a taşındığımda tamamen farklı bir manzarayla karşılaştım. Evsizler, trafik lambasının altında değil de bir kitapçıda tam karşımdaki sandalyede oturuyorlardı. Ne yeşil vardı ne kırmızı. Sarı bile yoktu. Otururken kitap okuyorlardı veya kendi kendilerine konuşuyorlardı. Bu küçük okuma odasındaki karşılaşma, evsizlerin o hiç bilmediğim yaşamına davet etti beni. Onların yaşamına adım attığımda, evsizliğin en üst basamağındaki mültecilerle karşılaştım.


Türkiye’den ayrılan botlar Midilli’ye ulaşmaya çalışırken, yazmaktan başka bir seçeneğim yoktu. O yüzden yazarken zorlanmadım. Ama “Başka ne yapabilirim?” sorusunun cevabını bulmakta zorlandım.

 Kitapta hayaller ve gerçekler birbirine karışıyor. Böyle bir kurguyu neden tercih ettin?

Gerçekliğe yaslandığımız zaman, hayal kırılıyor. Hayallere yaslandığımız zaman gerçeklik algımızı yitiriyoruz. Ben ikisini de kırıp dökmeden bir araya getirmeye çalıştım. Çünkü dünyada ufak tefek değişiklikler olsun istiyorsak, yapmamız gereken ilk şey, bir hayal kurmaktır. O hayali kuramazsak, sığındığımız çadırın muşambası yırtılır, denizin ortasında yol alan bot batar. Tekerlekli sandalyesinde oturan ihtiyar Melina, ayağa kalkmak istemez. O ayağa kalkmazsa, hikâye başlamadan biter.

HAYAL VE GERÇEK İÇİÇE

 Amerika’daki sığınakta İbrahim Mübarek çıkıyor karşımıza, Midilli’de Vasilisa. Dünyanın farklı yerlerinde yaşayan, birbirini hiç tanımayan bu karakterleri aynı öyküde bir araya getiren nedir?

Dünyanın farklı yerlerinde yaşıyorlar ama ikisinin de yolu çadırlardan geçiyor. İbrahim Mübarek, Portland’dın en işlek caddesine kurduğu evsiz sığınağıyla ön plana çıkıyor. Müslüman ve siyahi oluşu; kimse dönüp bakmıyorken evsiz haklarını savunuyor olması bir meydan okuyuş. Vasilsa’ysa hayali bir karakter. Kendi halinde bir kraliçe. Arıcılık yapıyor. Biri gerçek biri hayali bu iki karakterin bana fısıldadığı şey, Melina’nınkiyle aynı; “O sandalyeden kalk.”

MEDYA KONUŞMUYOR GÖSTERİYOR

Mülteci sorununu sadece medya diliyle değil sanat diliyle konuşabileceğimizi gördük Kaplumbağa Gölgesi’nde. Bu konuda ne söylemek istersin?

Medya, konuşmayı değil göstermeyi tercih ediyor. Önümüze koyduğu görüntülerle bizi dilsiz bırakıyor. Konuşarak iletişime geçmeyi neredeyse unuttuk. Önümüze düşen kanlı fotoğraflar kelimelerle yer değiştirdi. Sanatın gücü bu yönüyle önemli. Göstermek yerine, anlatmayı tercih ediyor. Uzaktan bakmayı reddedip resme dahil ediyor okuyucuyu.

AYŞE SEVİM
#Güzide Ertürk
#Kaplumbağa Gölgesi
7 yıl önce