|

Bir dünya acıyı kayda geçtik

Türk Kızılayı, dünyanın farklı coğrafyalarında şahit olduğu acıları “Samir’in Rüyası” ve “3 Kadın” adlı iki yeni belgeselle ele aldı. Yaşananları bu yolla hazıfalara kaydetmeyi amaçladıklarını belirten yönetmen Armağan Pekkaya, "Bu belgesellerde acının yanında umudun gücünü de gösteriyoruz" diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 8/04/2018 Pazar
Güncelleme: 05:59 - 8/04/2018 Pazar
Yeni Şafak
Türk Kızılayı, dünyanın farklı coğrafyalarında şahit olduğu acıları “Samir’in Rüyası” ve “3 Kadın” adlı iki yeni belgeselle ele aldı
Türk Kızılayı, dünyanın farklı coğrafyalarında şahit olduğu acıları “Samir’in Rüyası” ve “3 Kadın” adlı iki yeni belgeselle ele aldı

Dünyanın farklı coğrafyalarında yürüttüğü insani yardım operasyonlarını belgesellerle tarihe not düşen Türk Kızılayı, iki yeni belgesel hazırladı. Savaşın ayırdığı bir ailenin birleşmesini konu alan “Samir’in Rüyası” ile ülkelerinden göçe zorlanan Arakanlıların dramını tanıkların gözünden anlatan “3 Kadın” belgeseli yaşanan acıları gözler önüne seriyor. Afganistan'daki şiddet ortamından kaçan ve Danimarka'daki ailesine ulaşmak için binlerce kilometre yürüyerek geldiği Erzurum'da donmak üzereyken bulunan 9 yaşındaki Abdul Samir Zaheri de Türk Kızılayı’nın çabalarıyla ailesine kavuşmuştu. Farklı coğraflarda yaşanan insan hikayelerini sanat yoluyla dünyaya duyurmayı amaçlayan Kızılay, önümüzdeki günlerde "Kızılay Sanat" ile farklı çalışmalara da imza atacak. Bu zamana dek 40'a yakın ülkede çalışmalar yürüten ve bu belgesellerin de yönetmen koltuğunda oturan Armağan Pekkaya ile konuştuk.

* 3 Kadın belgeseliyle başlayalım. Bu belgeseli çekmeye nasıl karar verdiniz?

Bangladeş'te yaşayan Arakanlı Müslüman mültecilerin bulunduğu kamplarda yaklaşık 15 gün kadar kaldık. Her gün buraya gidip Kızılay ile ilgili faaliyetler yaparken de asıl amacımız orada belgesel çekmekti. Kamplarda insanları gözlüyorduk. 3 Kadın belgeseli 2012 yılında ülkeleri Mynmar'dan göç eden 20'li yaşlarda tecavüze uğramış Umme, Refika ve Habia adlı kadınların gerçek hikayesini konu ediniyor. Biz de bir gün o kadınlardan birinin onayını alarak onu takip ettik. Kaldığı barakamsı yere onunla birlikte gittik. Orada hayatına dair daha fazla detay gördük ve sonrasında röportajlarımızı gerçekleştirdik.


KADINLARIN
HİKAYESİ ORTAK
* Nasıl bir manzarayla karşılaştınız?

Küçük çocukları vardı ve o da çocuklarının bakımını yapıyordu. Bize hikayesini anlatırken de özellikle Arakan'dan göç ettirilme şekillerini, maruz kaldıkları şiddeti anlatmaya başladı. Bu konuyla ilgili travma yaşıyordu. Ailesinden birçok kişinin öldürüldüğünü, bazılarının ise işkence gördüğünü hatta bir bebeğini de göç sırasında kaybettiğni söyledi. Bu kamplarda yaşayanların çoğunu kadın ve çocuklar oluşturuyor. Çünkü erkekler göç sırasında vefat etmiş. Dolayısıyla ortada bir kadın mağduriyeti söz konusu. Bu kadınla görüştükten sonra diğer kadınlarla da görüşmek istedik. Daha sonra 2 kişinin daha hikayesini dinledik ve şunu gördük ki aslında tüm kadınların hikayeleri birbirinin aynısı. Yaşadıkları olayların şiddeti, ailelerinden pek çok kimseyi kaybetmesi gibi hepsi ortak hikayelere sahipti. Tecavüzü direkt söylemeseler de kötü muamele gördüklerini anlatmaları aslında neler yaşadıklarını apaçık anlamamızı sağladı. Bu anlatımlar sırasında biz onların bir günlük yaşamlarını da görüntüledik. 3 Kadın belgeseli de bu şekilde ortaya çıkmış oldu.

* Belgesel ne kadar sürüyor?

Belgeselimiz 15 dakika kadar sürüyor. Bu süre ve insan sayısı aslında daha da arttırılabilir. Yani 33 kadınla da görüşebilirsiniz ve iki saatlik bir film de hazırlayabilirsiniz. Sonuç olarak hepsinin yaşadığı olaylar aynı ve hepsi psikolojik olarak oldukça kötü durumda.

* Belgeseli ne kadar sürede tamamladınız?

Kurgusuyla birlikte 1,5 aylık bir süre içinde tamamladık.

KURGU YAPMADIK
* Bu belgesellerle toplumsal farkındalık da sağlanacak...

Evet... Kızılay, dünyanın pek çok noktasında insani yardım çalışmaları yapıyor. Bu insani yardım çalışmaları sırasında yaşanan insanlık dramlarının da kaydedilmesiyle ilgili bir kaygımız vardı. Çünkü Türkiye kamuoyuna tüm bunları anlatmak istiyorduk. Bu noktada bir farkındalık oluşturmak istedik. Hem de film festivalleri aracılığıyla da dünya kamuoyuna bu tarz işleri anlatma amacındayız. Haberlerde bu tarz konuları dramatik bir şekilde izleyebiliyoruz. Ancak tüm bunlar sanat yoluyla anlatıldığında geleceğe kalıcı bir şeyler bırakıyoruz. 3 Kadın'ın da film festivalleri serüveni başlayacak. Türkiye içinde ve Türkiye dışında pek çok festivale katılıyoruz.

*Bu belgesellere nasıl erişebiliriz?

Bu aşamada filmler, festivallere gönderildiği için internet erişimi sağlanamıyor. Filmler, Kızılay'ın kurumsal Youtube kanalında yayınlanacak. Belki TRT ile de görüşülüp orada da yayınlatılması söz konusu olabilir.

* Filmi izleyenler nasıl tepki gösterdi?

Özellikle kadınların tepkisi çok daha fazla oldu. Onlar, hemcinsleriyle etkileşim kuruyorlar ve anlatmak istediğimizi daha rahat bir şekilde anlıyorlar. Zaten filmde de herhangi bir kurgu yapmamaya çalıştık. Gerçek ne ise sadece ona odaklandık. Dolayısıyla o gerçeğin estetik bir şekilde yeniden anlatıldığını gören pek çok kadın gözyaşı döktü. Film yapan kişiler olarak bu sorunun çözümüne gücümüz yetmez. Ama bir sanatçının yapacağı asıl şey dönemine tanıklık etmektir. Bunun sonucunda bir insanın daha hayatına etki etmek, bağışçı sayısını arttırmak ve konunun hassasiyetini duyurabilmeyi amaçlıyoruz.


BABASI DONMUŞ
ELLERİNİ ÖPTÜ
* Peki bu 3 Kadın da belgeseli izledi mi?

Kızılay'ın Bangladeş'te delegasyonu var. Filmi o arkadaşlarımıza ulaştırıp küçük bir ekran yoluyla filmi kadınlara izletme gibi bir niyetimiz var.

* Belgesel çekimleri için pek çok ülkeye gittiniz. Gittiğiniz ülkelerde en çok neler etkiliyor sizi?

Beni en çok etkileyen şey tüm bu acılara rağmen insanların özellikle de kadınların ayakta durabilme gücüydü. Onlar erkeklerden daha dirayetli. Yaşama daha sıkı sıkıya tutunuyorlar. Özellikle çocuk sahibi olan kadınlarda bu durum söz konusu. Bu beni her zaman çok etkiledi. Bu belgesellerde de acının yanında umudun gücünü de göstermeye çalıştık.

* Bir de Samir'in Rüyası var...

Afganistanlı bir ailenin 5 çocuğu var. 3 kız çocuğunu yanlarına alıp Danimarka'ya göç ederken 2 erkek çocuklarını bırakıp gidiyorlar. Bu kalan çocuklardan Samir ise 6 yaşındayken ailesinin hasretine dayanamayıp yola çıkıyor. Dayısı da ona eşlik ediyor. Samir kış şartlarında Türkiye'ye kadar geliyor ve Erzurum'a donmak üzereyken bulunuyor. Sonrasında Türkiye, Samir'e sahip çıkıyor ve Aile Bakanlığı koruması altına alıyor. Donmak üzereyken zarar gören elleri tedavi ediliyor. Bu sırada aile Samir'in ülkesinden çıktığını görüyor ve Danimarka'da Kızılhaç'a başvuruyor. Biz de hem Kızılay hem de film ekibiyle Erzurum'a gittik. Bir hafta Samir ile vakit geçirdik. Ama kameraya hiç konuşmadı. Günlüklerini karıştırdık. Skype üzerinden ailesiyle görüştürdük. Kopenghag havaalanında annesi ve babasına kavuşması görüntülerini ele aldık. Annesi, babası ve kardeşleriyle buluşunca konuşmaya başladı. Babası donmuş ellerini öptü. Samir çok donuktu, şaşkındı. Samir ile hala konuşuyoruz. Bu filmimiz Ankara Film Fesitvali'nde yarışacak 10 film arasına girdi. Filmi yurtdışında da pek çok festivale yollayacağız.

* Samir'in çok fazla diyalog kurmadığından bahsediyorsunuz. Belgeseli çekerken zorlanmadınız mı?

Çok fazla diyalog kurmadığı için bilinç altında geçenlere vurgu yaptık filmde. Sık sık uyuyordu. O uyurken hep şunu sorduk kendimize "Acaba ne rüyalar görüyor?" Kendisine de sormuştuk bunu. Afganistan'da ailesiyle geçirdiği günleri ve anne hasreti gibi duyguları filmde vermeye çalıştık. Belgeselin ismi de böylece ortaya çıktı.


Sorunları sanatla anlatacağız

*

Türk Kızılayı Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık, yeni dönemdeki stratejik planlarına Kızılay Sanat Kurumu’nu koyduklarını belirterek "Kızılay Sanat ile afet ve insani yardım konularında sanat dünyasını teşvik etmek ve özellikle hem ülkemizde hem de tüm dünyadaki afetlerden, savaşlardan muzdarip insanların ve yardım kahramanlarının hikayesini mercek altına almayı hedefliyoruz. Bu konuda dünyada bir farkındalık oluşturmak istiyoruz. Bu çerçevede fotoğraf, belgesel gibi sanatın 'tanıklık' dediğimiz alanına yoğunlaşmak istedik. Bunu hem profesyonel olarak hem de kurumsal olarak teşvik edeceğiz ve yaygınlaştırmaya gayret edeceğiz" diyor. Kızılay Sanat'ın bir yiğitlik meydanı olduğunu da sözlerine ekleyen Kınık, "Yeteneği ve söyleyecek sözü olanlar bu konuda çalışmalar yürütecek" ifadelerini kullanıyor.

SİLAH ZORUYLA YERLERİNDEN EDİLDİLER

3 Kadın ve Samir'in Rüyası belgesellerinde yerlerinden edilmiş ve mülteci olarak yaşayan insanların hikayelerini ele aldıklarını belirten Kınık, "250 milyon insan değişik nedenlerle ülkesini terk etti ve mülteci oldu. Yaklaşık 66 milyon insan da silah zoruyla evini barkını bıraktı. Göçmenlerin sayısı dünyanın en büyük 20. ülkesi olabilecek çoğunluğa ulaştı. Dünyada her bir dakikada 20 insan mülteci oluyor. Samir, bunu tek başına yaşadı ve Kızılay'ın desteğiyle ailesine kavuştu. Biz, her zaman onların yanında olmaya devam edeceğiz" diye konuşuyor.

#Kızılay
#Mültci
#Belgesel
6 yıl önce