|

Başkanlık sistemi: Yeni bir kapı aralamak

24 Haziran’la beraber fiilen de geçilmiş olunan başkanlık sistemi modeli, Türkiye’nin kendisine açacağı “yeni alanlar” için bir başlangıç; bir “sahip çıkış” olabilir. 24 Haziran’a iç ve dış baskıların daralttığı siyaset vasatları ile gelindiğinin unutulmaması gerekir. Bu tarihi dönemeç ile Türkiye, hükümet sistemini köklü bir yapısal dönüşüme götürmüş; üzerine dar gelen elbiseyi çıkarmıştır.

Yeni Şafak ve
04:00 - 22/07/2018 Pazar
Güncelleme: 04:43 - 22/07/2018 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Dr. Samet Gürleyen – Siyaset Bilimi Uzmanı

Geçmişe yönelik bir projeksiyonla, hemen hemen her yüzyılın ilk çeyrekte şekillendiğini söylemek mümkün. Tarih, bunu gösteriyor bize. Yirmibirinci yüzyılın ilk çeyreğinde kendisini şekillendiren bir Türkiye, hiç kuşkusuz tarihi adımlar atacaktır. 2023, 2053, 2071 hedefleri, böyle bir vizyonun yansımaları olarak görülebilir. Peki bunun için ne yapılmalıdır noktasında Sayın Alev Alatlı’nın pek çok insanı beyin fırtınasına; dahası muhakeme, mukayese ve muhasebeye çağıran şümullü bir önerisi var: teknik, askeri, ekonomik, epistemik, kronik, hegemonik üstünlüklere karşı bir “alan” oluşturmak; bir “yer” tutmak. “Çelişkileri” tüketerek, safları sıkılaştırmak ve elde ne varsa, onlara sahip çıkarak bir inşa’ya başlamak...

24 Haziran’la beraber fiilen de geçilmiş olunan başkanlık sistemi modeli, Türkiye’nin kendisine açacağı “yeni alanlar” için bir başlangıç; bir “sahip çıkış” olabilir. 24 Haziran’a iç ve dış baskıların daralttığı siyaset vasatları ile gelindiğinin unutulmaması gerekir. Bu tarihi dönemeç ile Türkiye, hükümet sistemini köklü bir yapısal dönüşüme götürmüş; üzerine dar gelen elbiseyi çıkarmıştır. Demokrasilerdeki sistem değişikliği ihtiyacının, mevcut sistemde görülen bürokrasi, tıkanıklık, aksaklık vb. sorunları aşmayı istemekten kaynaklandığı düşünülürse; yeni sistemin, ülkeye kaynak, zaman, enerji ve mesafe kaybettiren çelişkileri bertaraf edecek “yetenekte” tesis edilmesi üzerinde özenle düşünülmelidir.


SİYASİ KATILIMIN DEMOKRATİKLEŞTİRİLMESİ

Bu dönüşümle beraber parlamenter sistemin “tek kişi – tek oy” modeli artık yerini “tek kişi – birçok oy” modeline bırakmaktadır. Bu dönüşüm, yürütme organı için olduğu kadar halkın katılımı (siyasî katılımı) açısından da önemlidir. Öyle ki enformasyon çağında “dijital” bir dünya da oluşmuştur. Bir yandan, katılım için şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla fırsatlar oluşmakta, insanlar teknoloji ve internetin vermiş olduğu imkânlarla, sanal kimlikleri ile veya doğrudan eyleme geçerek, karar alma süreçlerine etkide bulunabilmektedir.

Gerçekten de parlamento, siyasî partiler, seçimler gibi klasik temsil araçlarının yanı sıra post-parlamenter katılım araçları da denilebilecek olan e-mailler, kişisel web sayfaları, bloklar, e-forumlar, e-anketler, twitter ve facebook gibi anlık haberleşme ve iletişim medyaları, e-dilekçeler, e-başvurular vb. dijital araçların hızlı bir şekilde gündelik hayatta kullanımlarının artması ve etkili sonuçlar alabilecek kampanyalara yol açabilme potansiyeli; insanların bizzat seçtikleri vekillere daha az ihtiyaç duyarak karar alma süreçlerine katılmaları anlamına da gelmektedir. Öyle ki bu süreçlerin yaklaşık ikibin yıllık demokrasi ve ikiyüzyıllık temsil pratiklerini dönüştürdüğü düşünülür. Dolayısıyla devletin hızlı bir refleksle söz konusu talepleri görmesi, değerlendirmesi ve harekete geçerek hızlı cevaplar üretmesi noktasında kamuda bir süreden beri üzerinde çalışılan dijital dönüşüm üzerinde yoğunlaşmaya devam edilmelidir.

Söz konusu yapısal dönüşümün elbetteki işlevsel boyutları da var .Yürütme organının yasama meclislerinin içinden çıktığı parlamenter sistemlerde devlet başkanı sadece sembolik (symbolic) temsilci olarak görülür. Yeni sistemle beraber devlet başkanına sembolik temsil rolünün yanı sıra işlevsel (substantive) temsil rolü de yüklenmektedir ki bunun; yürütmenin yetki, sorumluluk ve etkinliğini artırması beklenir; yürütmenin başı olan devlet başkanı, artık “halkın ruhunu” da temsil edecektir.

İŞLEVSEL TEMSİL

Yine yeni sistem, başkanın daha fazla yetki ile donanmasını ve daha fazla istişareyi, pratik hareket etmeyi, izlenebilirliği, şeffaflığı, hesap verebilirliği, kurumsallaştıracak “temsil öncesi” araçların; yani işlevsel temsilin hukukî bir zemininin olmasını gerektirir ki bu da “biçimsel (formel) temsil”dir. Demokratik temsilin bir aşaması olması gereken formel temsil, temsilden önce gelen ve temsili başlatan kurumsal düzenlemeleri de kapsar. Dolayısıyla hem parlamento hem de yürütme organının “doğrudan” seçim ile oluşacağı yeni sistemde yürütme organı (devlet başkanı ve organizasyonu) için de ayrı bir temsil mekanizması işlemeye başlamıştır. İşte aslında yeni sistemin “yeni” kısmı da bir anlamda bu mekanizmadır. İstişare, beyin fırtınası ve ortak akla yönelik oluşturulacak kurullar, ofisler, başkanlıklar, bakanlıklar, vb. organik biçimsel düzenlemeler de “işlevsel temsile” dahil mekanizmalar olarak düşünülmeli ve tesis edilmelidir.

Bu sistemin doğal bir sonucu ve önemli bir diğer özelliği de “güçlü siyasî liderlik” ve “karizmatik liderleri” gerektirmesidir. Yürütme organının yasamanın içinden çıktığı parlamenter sistemlerde, meclisler ekseriyetle güçlü siyasî liderlik ve karizmatik liderlerin ortaya çıkmasına imkân vermemektedir. Bu sistemler, teorik olarak “yönetme” gibi bir işlevi olmaması gereken “meclislere” bir de yürütme görevi yüklemektedir ki bunun sonucu da genellikle müstakar olamayan iktidar yapılarının oluşmasıdır.

FONKSİYONEL PARLAMENTO

Bir diğer önemli husus başkanlık sistemlerinde de yasama meclisleri merkezi temsil organı olma işlevini devam ettirir; önemleri azalmaz. Bilakis parlamentonun müzakere, kontrol ve denetleme fonksiyonu üzerinde yoğunlaşması; post-parlamenter pratiklerin, temsilî demokrasilerin geleceğini tartışmaya açtığı “monitory demokrasi” çağında “yasamanın” etkinliğinin, güvenilirliğinin ve dolayısıyla saygınlığının artmasını beraberinde getirecektir.

Etkin bir liderlik, yapısal ve işlevsel dönüşümlerle beraber Türkiye’nin yaptığı tercih, yirmibirinci yüzyılın askeri, siyasi, sosyal, ekonomik belirsizlikleri karşısında, kendisine yeni alanlar açacak özgüven ve fırsatlar oluşturabilir. Artık Türkiye’nin dünyaya söyleyeceği bir sözü, cazibe oluşturacak bir tarzı ve savunacak bir tezi oluşmaya başlamaktadır. Bundan sonrası “sahip çıkış” ile ilgili olacaktır…

#Başkanlık
#Yeni sistem
6 yıl önce