|

Anıları taze tutan Osmanlı türbeleri

Osmanlılar, din ve devlet büyüklerine türbe yaptırarak onların anılarının taze tutulması geleneğini benimsedi. Prof.Dr.Hakkı Önkal “Osmanlı Hanedan Türbleri “kitabında, türbe fotoğrafları, çizimler, yazılar ve daha pek çok ayrıntı ile Osmanlı’nın türbe geleneğine ışık tutuyor.

Yeni Şafak ve
12:44 - 11/10/2017 Çarşamba
Güncelleme: 13:33 - 11/10/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Hakkı Önkal, Bursa’da yer alan Yeşil Türbe’yi ilk baş yapıt olarak isimlendiriyor.
Hakkı Önkal, Bursa’da yer alan Yeşil Türbe’yi ilk baş yapıt olarak isimlendiriyor.

Prof. Dr. Hakkı Önkal’ın “Osmanlı Hanedan Türbeleri “ isimli eseri, ilk olarak 1992 yılında basılmıştı. 21 türbenin eklenmesi ile yenilenen kitap, Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki kurumlardan Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı tarafından tekrar yayınlandı. Eser, daha önce dağınık şekilde çalışılmış olan hanedan türbelerini toplu bir şekilde ele alan ilk kaynak olması açısından büyük önem arz ediyor. “Türbeler, özellikle de Osmanlı türbeleri cennet temalı yapılardır. Bu türbeler sadece ölen kişinin bedeninin korunup saklanması ve anılarının canlı tutulması amacıyla kurulan yapılar değildir. Buralar İlahi İnayet ve Mağfiretin bir odağı ve dua ve niyazların kabul olunacağı ümidinin taşındığı birer ziyaret mahallidir.”diyen Önkal, tarihin farklı bir yönüne ışık tutuyor.

“Osmanlı Hanedan Türbeleri”kitabınız ilk kez 1992 yılında basılmıştı. Uzun bir aradan sonra yapılan bu yeni baskıya ne gibi yenilikler eklediniz?

Osmanlı Hanedan Türbeleri adlı kitabın ilk çalışmaları 1978 yılına kadar gider. Üniversite doçentlik tezi kapsamında ele alınan konu, 1982 yılında tamamlanmıştı. Katalogda yer alan türbelerin kronolojik sırada verilmesi ve bibliyografyaya yapılan küçük ilaveler dışında, çalışma hiç değiştirilmeden, hemen hemen aynen Kültür Bakanlığınca 1992 yılında basılmıştı. 1970’li yılların sonunda böyle bir çalışmanın basılabilmesi, sayfa ve resim sayısının sınırlı olmasını gerektiriyordu. Bu kanaatle kitabın baskıya gönderilmesi sırasında, az sayıdaki resimlerin artırılması tarafımca uygun bulunmadı. 49 türbeyi kapsayan kitap 47 şekil ve 158 resimle yayımlandı. Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1996 yılında yayımladığı benim Anadolu Selçuklu Türbeleri adlı kitabımın ikinci baskısını 2015 yılında tamamlayınca, Kurumun Başkan Yardımcısı Sayın Şaban Abak Bey, Osmanlı Hanedan Türbeleri’nin de ikinci baskısını yapmak istediklerini belirtti. Onun teklif, teşebbüs ve gayretleriyle kitabın ikinci baskısının yapılması kararlaştırıldı. Bu aşamada ilk baskıda yer almayan 21 türbenin kitaba ilavesi ile daha tam bir listenin oluşturulması çalışmalarına başlandı. Kitapta yer alan 71 türbeden yeni ilave edilen yirmi birinin tamamına yakınının, bizzat mahallerine gidilerek rölöveleri alınmış, deskripsiyonları yapılmış, resimleri çekilmiş ve kitabeleri okunmuştur. İlk baskıda yer alan ve fakat restorasyonda olduğu için girilemeyen beş türbe dışındaki diğer türbelerin tümünün yeni renkli resimleri çekilmiş, geçen zaman zarfında onarımlarla ortaya çıkan değişiklikler tesbit edilmiş ve kitabeler tekrar okunup kontrol edilmiştir. Böylece ilk baskıda yer alan az sayıdaki resimler, metni destekleyecek tarzda artırılarak ve renkli çekimleri yapılarak yeni kitaba eklenmiştir. Bu arada çizimler dijital ortamda yeniden çizilmiş, bibliyografya genişletilmiş ve kitaba yeni bir format verilmiştir. Bu yeni şekille kitabın muhtevasının daha iyi ve kolay kavranabileceği düşünülmüştür. Kitabın basımını üstlenen matbaa, sunulan dokümanı en güzel şekilde kompoze ederek mizanpajını yapmış ve üstün bir teknikle yayımlamıştır.

MEZARLAR EN ESKİ ANITLARDIR
Türbe geleneğinin kökeni çok eskilere dayanıyor. İslam dininde türbenin nasıl bir yeri var?

Sizin de ifade ettiğiniz gibi dünya mimarlık tarihinin en eski anıtları mezar yapılarıdır. Piramitler, mozoleler bunların günümüze ulaşan anıtsal örneklerini teşkil ederler. Başlangıçta, İslam doktrini türbe yapımına mesafeli bir tavır sergilemiştir. İnsanların zihninde ve gönlünde Tek Tanrı inancını zedeleyecek unsurların ve ortamın olabildiğince steril hale getirilmesi gerekli ve hatta elzemdi. Atalar kültü ve ölüye aşırı ta’zim tek ve yüce olan Allah’ın birliğine olan inancı, tevhid inancını zedeleyebilirdi. Bu endişeyle başlangıçta mezar ziyareti dahi yasaklanmış ve mezarların gösterişli yapılmasından sakınılmıştır. Sonraki yüzyıllarda Hz. Peygamberin sahabeden Osman bin Maz’un’un mezarı başına bir taş yerleştirmesinin yeniden yorumlanması ile mezarlara taşlar dikilir olmuş ve Hz. Muhammed ile ilk iki halifesinin bir hücrede medfun bulunmaları dikkate alınarak türbe yapımına ruhsat verilmiştir.

Osmanlı’nın türbe geleneğini diğerlerinden ayıran farklar neler?

İslam dünyasında ilk türbenin Abbasi Halifesi Halife Muntasır adına yapıldığı kabul edilir. Daha sonra X. yüzyılın hemen başında İsmail Samani Türbesi yapılmış ve böylece başlayan türbe an’anesi hemen hemen istinasız bütün Müslüman toplumlarca sürdürülmüştür. Buna en şiddetli reaksiyonu XIX. yüzyıl sonunda ve XX. yüzyıl başında Müslümanların Medine’de tesis ettikleri ilk mezarlıkta, yüzyıllar zarfında Hz. Peygamberin aile yakınları ile sahabilerin mezarları üzerine yapılan türbeleri yıkmak suretiyle Suudiler göstermiştir. Osmanlılar Müslüman toplumlarca benimsenen din ve devlet büyüklerine türbe kurarak onların anılarının taze tutulması geleneğini benimsediler ve buna bağlı olarak çok sayıda türbe yapıldı.

Selçuklular, adına türbe yapılan kişinin mumyalanmış bedenini de ihtiva edecek şekilde türbelerini iki katlı olarak yapmışlardır. Osmanlılar ilk dönemde, bir kaç uygulamadan sonra bu an’aneyi terk ettiler ve türbelerini tek katlı olarak kurdular. Farklılıklar, külah yerine kubbeyi tercih etmeleri gibi mimaride ve türbelerin içlerini zengince süsleme gibi bezemede ortaya çıkmıştır.

CENNET TEMALI YAPILAR
Osmanlı’da ilk ve son dönem türbe mimarisinde ne gibi değişimler söz konusu?

Erken dönem Osmanlı türbeleri, Selçuklu geleneğinden farklı bir mecraya girmişse de çağdaşları diğer beyliklerin mimari uygulamalarına benzer bir dil kullanmışlardır. Bunların çoğu kare planlı, kubbeli sade ve mütevazi yapılardır. Ancak diğer beylikler ortadan kaldırılıp güçlü ve zengin bir devlet ortaya çıkınca, türbelerin inşasında malzeme ve işçilik kalitesi yükselmiş, değişik formların denenmesi imkanı doğmuş ve bir standartlaşmaya gidilebilmiştir. Mimar Sinan camilerininkine benzer yenilikleri, yaptığı türbelerinde de göstermiş ve dehasını bu vadide de kanıtlamıştır. XVIII. yüzyıla kadar onun mimari geleneği takipçilerince sürdürülmüştür. Ancak XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren ülkenin yüzünü Batıya çevirmesi bu alanda da kendini göstermiş ve Barok, Ampir üslubunda türbeler denenmiştir. Bu denemeler arasında Sinan’ınkiler kadar cazip ve gösterişli türbeler vücuda getirilmiştir. Son dönemde Milli Akıma bağlı olarak Klasik dönemin formlarına ve mimari bezemesine dönme çabaları arasında son bir şaheser, Sultan Reşad Türbesi gerçekleştirilmiştir.

Türbelerin içinde, kapı ve pencerelerin üzerinde, panolarda Arapça yazıları görüyoruz. Kitabınızda bu yazılara da yer verdiniz. Bu yazılarda ne olacağına kim nasıl karar verirdi?

Türbelerde yazı vazgeçilmez bir ögedir. Türbe kapıları, pencereleri üzerinde, içte duvar yüzeylerinde, kubbe etek ve göbeklerinde ve cephelerde, İlahi mesajın bir aktarım aracı olarak bu yazı levha ve kuşaklarına türbelerde çok kere yer verilmiş aynı zamanda bu yazılar bezeme programının ana unsurlarından birini teşkil etmişlerdir. Bir belgeden hareketle çoğu Kur’andan alınan ayetler olan bu yazıların tercihinde, yapının mimarı ile yapının banisi arasındaki istişarenin belirleyici olduğu anlaşılmaktadır. Mimar Sinan, Edirne Selimiye Camiinin yapımı sırasında, Sultan’a mihrab hücresinin pencereleri üzerine hangi ayetin yazılmasının uygun olacağını sormuş, II. Selim Fatiha suresinin yazılmasını istemiştir.

Son olarak , Osmanlı türbelerini cennet temalı yapılar olarak nitelenmesine imkan veren yargı onun en çok hangi yönünden kaynaklanıyor?

Türbeler, özellikle de Osmanlı türbeleri cennet temalı yapılardır. Bu türbeler sadece ölen kişinin bedeninin korunup saklanması ve anılarının canlı tutulması amacıyla kurulan yapılar değildir. Buralar İlahi İnayet ve Mağfiretin bir odağı ve dua ve niyazların kabul olunacağı ümidinin taşındığı birer ziyaret mahallidir. İçlerinde sürekli Kur’an okunması, cüzlerin hatmedilmesi, duvarlarının İlahi Mesajlarla donatılması buraların İlahi istimdad mahalleri olduğunun başka bir kanıtı olarak değerlendirilebilir. Osmanlı türbelerinin içleri cennet bahçelerinden bir bahçe imajını vermek amacıyla, kalem işleri, çiniler ve yazılarla bezenmiş ve vakfiyelerinde belirtilen etkinliklerin gerçekleştirilmesi için halılar, kilimler, kandiller, rahleler ve cüz mahfazaları ile tefriş edilmişlerdir. Bugün de, toplumun milli ve manevi büyük şahsiyetlerine ve kahramanlarına ait türbeler geçmiştekine benzer bir teveccühe mazhar olmaktadırlar.

  • Kitabın künyesi:
  • Osmanlı Hanedan Türbeleri
  • Prof. Dr. Hakkı Önkal
  • Atatürk Kültür Merkezi Yayınları
  • 572 Sayfa
#Hakkı Önal
#Osmanlı Hanedan Türbeleri
6 yıl önce