|

AB-Türkiye ilişkisinde rasyonalleşme mi?

2018 yılı uzun süredir devam eden olumsuz ilişkiye rağmen Almanya-Türkiye ve AB Türkiye ilişkilerinde yeni bir canlanma yaşanmasını sağlayabilir. Almanya Dışişleri Bakanlığı sözcü yardımcısı olan Adebahr’ın Türk hükümeti ile gerilimleri gidermeye hazır olduklarını ifade etmesi, bunun akabinde Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in Türkiye ile zıtlaşmanın fayda sağlamadığını vurgulaması Türkiye politikasında değişime gidileceği yönünde sinyaller veriyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 8/01/2018 Pazartesi
Güncelleme: 02:45 - 8/01/2018 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Asiye Bilgin /
UETD Başkan Yardımcısı

Sayın Cumhurbaşkanımızın Fransa ziyareti ve akabinde gerçekleşen Sayın Dışişleri Bakanımızın mevkidaşı Sigmar Gabriel ile Almanya’da gerçekleştirdiği görüşme 2018 yılının Türkiye-AB işbirliği için önemli bir yıl olacağı sinyalini veriyor.

Avrupa Birliği’nin 2017 yılı performansına bakıldığında Avrupa’nın geleceğine karamsar bakanların ne kadar haklı olduğu gözlemleniyor. Ne Donald Trump’un Avrupa Birliği’ni önemsizleştiren tutumu, ne de Putin ile çıkar çatışmasının verdiği zarar AB ülkelerinin üyesi oldukları birliğe verdiği zararı geçemez. Avrupa içten içe kendisini önemsizleştirmeye devam ediyor.

AVRUPA’DA İÇE
KAPANMA TRENDİ

2017 yılı içerisinde yapılan seçimler Avrupa’nın en önemli sorunlarından birinin artan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı olduğunu gösterdi. Sosyal demokratların dahi ırkçı politikalar izlemesine ve parti programını ırkçı söylem üzerine dizayn etmesine neden olan siyasi atmosfer hakim. Ard arda yapılan seçimlerde ırkçılar iktidar olamasa da da en büyük muhalefet partisi konumuna geldi. Almanya seçimlerinde ırkçı parti AfD üçüncü büyük parti olmayı başarırken Merkel’in seçimin en büyük mağlubu olmasını sağladı. Avusturya seçimlerinde nazi ideolojisinin temsilcilerinden FPÖ lideri Strache hükümet ortağı ve Başbakan yardımcısı olmayı başardı. Avrupa Komisyonu tarihinde ilk defa AB Antlaşmasının 7. Maddesini devreye sokarak birlik üyesi bir ülkenin AB’deki oy hakkını elinden alma sürecini başlattı. Polonya’nın yargı reformuna karşı olan AB, Polonya’nın yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkesini çiğnediğini belirtiyor. Çek Cumhuriyetinde yapılan seçimde AB karşıtı ve ırkçı Babis büyük zafer elde etti. Avrupa’nın doğusu ve batısı siyasi hedefler noktasında birbirinden uzaklaşırken AB’nin geleceği için en büyük tehlikeyi oluşturuyor. Brexit süreci devam ederken, İspanya-Katalonya krizinde dahi inisyatif almaktan çekinen AB kendi içinde itibar ve inanırlık mücadelesi veriyor.

ALMANYA’DA SİYASİ
DÖNÜŞÜM SANCISI

Dünyada yaşanan krizlere duyarsız bir Avrupa gerçeği ile karşı karşıyayız. Potansiyeli ve imkanlarının çok altında siyaset yapan, uluslarası krizleri ya geç farkeden, yada görmezden gelen bir Avrupa. Milyonu aşkın mülteci Avrupa’ya göç etmeseydi muhtemelen Ortadoğu’daki gelişmelere şimdiden daha tepkisiz kalınacaktı. Kriz çözümünde inisyatif almaktansa içe kapanmak, sınırları korumak, yeni güvenlik ve entegrasyon yasaları ile kontrole dayalı ve ırkçılık temelli yönetim biçimi benimseniyor.

Avrupa Birliği’nde liderlik vasfıyla öne çıkan Almanya ve şansölye Merkel’in son dönem karnesi oldukça zayıf. 12 yıllık iktidarın ardından son seçimlerde yaşadığı hezimet ve seçimlerin üzerinden üç ay geçmesine rağmen hükümet kuramaması iç siyasette sempati kaybetme sürecini hızlandırdı. Geçmişte beğenilen siyaset yapma usulü karmaşık olan ve gelişen ulusal ve uluslararası krizlerden dolayı yüksek sesle eleştirilmesine sebep oluyor. Merkel dışındaki AB liderlerinin durumu AB içerisinde liderlik yapabilecek ve daha etkisiz ülkeleri peşinden sürükleyebilecek nitelikte değil! Fransa lideri Macron AB içerisinde karizmatik ve reformist bir lider olarak görülmesine rağmen yanında güçlü bir Merkel olmadan bırakın dünya krizlerine müdahil olmayı, AB içindeki sorunları çözmesi bile mümkün değil.

MERKEL SONRASINA HAZIRLIK

Almanya Merkel’den sonrasına geçiş döneminin sancılarını yaşarken gelecek sorunlara nasıl çözüm üretecek göreceğiz. Almanya’nın sancılı hükümet kurma dönemi yaşaması ve uluslararası platformda AB’nin kendini yeniden konumlandırma ihtiyacının zaruretini ortaya koyuyor. Almanya güçlü ekonomisi sayesinde AB içerisinde uzun dönem öncü rolünü kaybetmeyeceği ortada. Bu durumda stratejik akıl geliştirmede daha mahir hareket etmesi ve AB’nin konumunu güçlendirmesi gerekiyor. Bunu Rusya ve Türkiye ile ilişkilerini düzeltmeden yapabilmesi neredeyse imkansız. Rusya ile ilişkileri geliştirmek için Putin’in gitmesini, Türkiye ile ilişkileri düzeltmek için ise Erdoğan’ın gitmesini bekliyormuş izlenimi veren Almanya ne ulusal, ne de Avrupa’nın çıkarlarını koruyamaz. Stratejik düşünce iki ülke ile ilişkilerin düzeltilmesini, Ortadoğu’daki sorunların çözümüne ortak katkı sağlanmasını gerektiryor. Merkel’in kuracağı hükümetin dört yıl başbakanlık etmesi beklenmiyor. Erken seçime gidilme olasılığı mevcut. Almanya’nın karşı karşıya olduğu bu geçiş sürecinde Merkel hükümeti dış politikada yeni cepheler açmaktansa konsensus kültürü geliştirmeyi tercih edebilir. Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in Türkiye ile yeni ilişki modeli geliştirmeliyiz çağrısının temelinde işbirliği modelinde yeni arayışlar olduğunu gösteriyor. AB-Türkiye ilişkisinde temel faktör Almanya olmaya devam edecek. Geçmişte her ne kadar Almanya, Fransa ve İtalya güç dengesi oluşturmuş olsa da, özellikle AB içerisinde yaşanan Avro krizi sonrası dengeler Almanya lehine fazlasıyla değişti.

TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERDE
HAREKETLİLİK

Almanya’nın uzun süredir devam ettirdiği Türkiye politikası iki tarafa da zarar vermeden gidebilecek en uç sınıra dayandı. Almanya çıkarları doğrultusunda işbirliğini derinleştirmesi ve iç güvenlik açısından Türkiye’nin istikrarını desteklemesi gerekirken aksini yapmayı tercih etti. AB entegrasyon sürecini hızlandırmak ve mülteci anlaşmasında olduğu gibi bu işbirliğinden maksimum çıkarı elde etmek varken- ki mülteci anlaşması genelde Avrupa’nın özelde ise Merkel’in çıkarına olmuştur, Almanya asimetrik ilişki kurma ısrarı ile ilişkileri şimdiye kadar germeyi tercih etti.

2018 yılı uzun süredir devam eden olumsuz ilişkiye rağmen Almanya-Türkiye ve AB Türkiye ilişkilerinde yeni bir canlanma yaşanmasını sağlayabilir. Almanya Dışişleri Bakanlığı sözcü yardımcısı olan Adebahr’ın Türk hükümeti ile gerilimleri gidermeye hazır olduklarını ifade etmesi, bunun akabinde Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in Türkiye ile zıtlaşmanın fayda sağlamadığını vurgulaması Türkiye politikasında değişime gidileceği yönünde sinyaller veriyor.

ALTERNATİF MODEL
TARTIŞMASI

1 Ocak itbariyle Bulgaristan AB Konseyi Dönem Başkanlığını devraldı ve yıl ortasına kadar devam ettirecek. 2018 yılının ilk yarısında Türkiye’nin AB ülkeleri ile yakın temasta olması, yılın ilk Avrupa ziyaretinin Fransa’ya gerçekleştirilmesi gibi diğer AB ülkeleri ile de ikili ilişkilerin derinleştirilmesi önemli. Bu yılın ilk altı ayı Türkiye’nin Avrupa atılımı gerçekleştirdiği ve ilişkilerin düzeltilmesi yönünde diyalog kanallarının açık tutulduğu bir dönem olabilir. 2018’in ikinci yarısında AB Konseyi Dönem Başkanlığını devralacak olan Avusturya kendi başkanlık döneminde Türkiye’nin AB sürecini daha fazla baltalamak üzere provokasyon yapma olasılığı yüksek.

Avrupa’nın ruhu bu dönemde liberalizmden değil, konservatizmden yana. Bu ruh daha uzun süre canlı tutulacağa benziyor. Yükselen milliyetçilik daha potansiyelini tüketmedi. Avrupa toplumunun siyasi tercihleri önümüzdeki yıllarda bu trendin devam edeceğini gösteriyor.

Irkçılığın arttığı bir Avrupa’da Türkiye ile ilişkilerin AB tam üyelik müzakere süreci kapsamında başarılı şekilde ilerletilebilmesi neredeyse imkansız. Türkiye’nin AB sürecinde yaşadığı hayal kırıklığı ilişkilerin devam ettirilmesi ve derinleştirilmesindeki siyasi motivasyonu kırıyor. Türkiye’nin AB müzakere sürecinden bağımsız Avrupa ülkeleri ile ikili ilişkilerini iyileştirdiği ve işbirliğini arttırdığı bir sürece girmesi önemli.

YENİ MODELİ ÖNERİSİ

Almanya’nın Sosyal Demokrat Partili Dışişleri Bakanı Gabriel’in İngiltere ile yapılan Brexit anlaşmasının Türkiye-AB ilişkileri için de bir model oluşturabileceğini açıklamış olması realist değerlendirme yapıldığında Türkiye’nin daha uzun yıllar AB üyesi olamayacağını gösteriyor. AB sadece Almanya’dan oluşmuyor, bu anlamda diğer ülkelerin tutumu tabi ki önemli ancak AB kendi içerisinde yeni model arayışlarına giderken bizim de Türkiye olarak Avrupa’nın geleceğine projeksiyon tutmamız ve yeni modeller üzerine kafa yormamız gerekir.

Doğu ve Batı Avrupa arasındaki siyasi anlayış farklılıkları AB’nin mevcut yapısında etkinliğini azaltıyor. Avrupa içerisinde yeni model tartışmaları ise git gide yaygınlaşıyor. Önümüzdeki yıllarda ‚Çekirdek Avrupa’ modelinin daha sık gündeme geleceğini gözlemlemek mümkün. Avrupa’da ayrılıkçı ve AB karşıtı trend devam ettiği sürece ‚Çekirdek Avrupa’nın’ Almanya, Fransa ve Benelüx ülkelerinden oluşması muhtemel çünkü Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Güney Avrupa ülkelerinde de AB’ne karşı karamsarlık hakim. Bu denklemde Türkiye-Avrupa ilişkisi nasıl gelişir ve hangi paradigmalar üzerine bina edilir önümüzdeki yıllar içerisinde şekillenecektir.


#Sigmar Gabriel
#Almanya
#Türkiye
6 yıl önce