|

20. yılında Türkiye’nin Afrika açılımı

Türkiye’nin Afrika’ya olan ilgisi hem Türkiye hem de Afrika için kazanımları olan bir süreç. Bir taraftan, Türkiye’nin Somali’deki faaliyetleri ülkenin adeta küllerinden yeniden doğması yolunda büyük bir katkı sağlıyor. Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Somali, Afrika’daki kardeşlerimizle kurmak istediğimiz ilişkilerin simgesi haline geldi” ifadesi ise Afrika’nın Türkiye için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Diğer taraftan Afrika’nın, doğal kaynakları, genç ve dinamik nüfusu ve girişimci ruhu kıtanın makus talihini değiştirme potansiyeline sahip.

Yeni Şafak ve
04:00 - 22/10/2017 Pazar
Güncelleme: 01:33 - 22/10/2017 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Türk dış politikası geçtiğimiz 20 yıl içinde Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve akabinde Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte değişiklik gösterdi. Ankara, 1923’te kurulan yeni cumhuriyetle birlikte ilişkilerinin kesildiği eski Osmanlı bakiyesi ülkeler başta olmak üzere doğu ülkeleriyle olan ilişkilerinde ‘çok taraflı ve kapsamlı bir dış politika’ uygulamaya başladı. Bu bölgelerin başında Orta Asya, Orta Doğu, Balkanlar ve Afrika geliyordu.

Bu bağlamda, Türkiye’nin 1990 sonrasında başlayan dış politika açılımının incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Afrika’yı ve Orta Doğu’yu iyi bilen ve bu coğrafyalarla kültürel ilişkileri olan Afrikalı genç bir akademisyen olarak Türkiye’nin Afrika açılımının hem Türkiye hem de Afrika için faydalı ve etkili olduğunu düşünüyorum.

500 yıl boyunca üç kıtada hüküm sürmüş olan Osmanlı İmparatorluğu, Afrika’da da uzun süre hakimiyet kurdu. Türkiye ve Orta Doğu’dan ziyade İspanya ve Batı Avrupa’ya yakın olan Kuzey Afrika, Osmanlı Devleti’nin hakimiyetindeydi. Bu bölgeler Osmanlı tarafından İspanyol akınlarına karşı korundu. Kuzey Afrika’nın aksine Sahra Altı Afrika’da ise Osmanlı etkisi azdı. Türkiye Cumhuriyeti 1923’te kurulduğunda, gerek iç, gerekse dış politikada siyasal sistemini ve ideolojisini “Kemalizm” olarak tanımlanan “Batılılaşma” ve “Laiklik” üzerine kurdu. Kemalizm’in temelleri laiklik ve modernleşmek üzerine kurulmuştu. Yeni Türkiye rotasını Batı’ya dönmüş, eski Osmanlı bakiyesi ülkelerle ve topluluklarla ilişkisini kesmiş, sadece iç politikaya odaklanmış ve güvenlik odaklı bir siyaset anlayışı benimsemişti. Mustafa Kemal’in “Yurtta Barış, Dünyada Barış” sözü cumhuriyetin kurulduğu zamandan beri Türk Dış Politikası’nın temel prensibiydi. Bu nedenle Türkiye’nin Afrika ile olan ilişkileri zayıfladı, Afrika Türk halkının nazarında uzak ve sorunlu bir bölge olarak görüldü. Ancak Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının akabinde Türkiye dış politikada açılım gerçekleştirdi. Bu açılımla birlikte Sahra Altı Afrika başta olmak üzere Afrika ülkeleriyle yakın ilişkiler kurulmaya başlandı.

Afrika Açılımının Arka Planı

2017 yılı sonu itibariyle Türkiye Afrika açılımında 20. yılını geride bırakmış olacak. 1998 yılında ilan edilen ‘Afrika Açılımı Politikası’ ve 2002 yılında iktidara gelen Ak Parti’nin 2005 yılını ‘Afrika Yılı’ olarak ilan etmesiyle birlikte Türkiye Afrika’da aktif politika yürütmeye başladı. Aynı yıl Afrika Birliği’nin Türkiye’yi gözlemci olarak kabul etmesi, 2008’de Türkiye-Afrika Ekonomik Zirvesi’nin İstanbul’da gerçekleşmesi ve 50’ye yakın Afrika ülkesinin temsilcisinin bu toplantıya katılmış olması Türkiye-Afrika ilişkilerine yeni bir ivme kazandırdı. Dönemin Dışişleri Bakanı Ali Babacan yaptığı açıklamada Afrika’nın Türk Dış Politikası’nda önemli bir yere sahip olduğunu ve bu nedenle Afrika’da 15 yeni elçilik açarak Afrika kıtasındaki Türk diplomatik misyonlarını artıracaklarını belirtti. Bu tarihten itibaren Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle ilişkisi önemli oranda arttı ve Türkiye’nin Afrika’daki varlığı hissedilmeye başladı. 2011’de Afrika Kalkınma Bankası, UNDP ve Birleşmiş Milletler Afrika Ekonomik Komisyonu (UNECA) tarafından ortaklaşa hazırlanan Afrika Ekonomik Görünümü (AEO), Türkiye’yi Afrika’nın en önemli ortaklarından biri olarak tanımladı.

Aktif Dış Politikanın Stratejisi

İkili ilişkilerdeki bu başarı göz önüne alındığında Türkiye’nin Afrika’ya olan ilgisinde 4 temel nokta olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan ilki Türkiye’nin Afrika ile 15. ve 16. yüzyıllara dayanan tarihi bağları. Bu yüzyıllarda Kuzey Afrika Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. Diğer yandan Türkiye Cumhuriyeti, sömürü hareketlerinin sonlanmaya başlamasıyla 20. yüzyılda Sahra Altı Afrika ile ilişkiler kurmaya başladı. İkinci önemli faktör ise Türkiye’nin ekonomik ve siyasi bağlantıları güçlendirerek kıta ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmaya çalışması. Afrika-Türkiye ekonomik ilişkilerinde bir dönüm noktası olarak karşımıza çıkan önemli bir proje de, 2003 yılında “Afrika ile Ekonomik İlişkiler Stratejisinin Geliştirilmesi” prejesinin başlatılmasıydı. Bu stratejiyi takip eden Türkiye, Afrika ülkeleri ile olan bağlarını artırmak için çok sağlam ve tutarlı bir dış politika izledi. Ankara, Afrika’da 39 büyükelçilikle temsil ediliyor. Afrika açılım politikasının bir parçası olarak, Erdoğan, başbakanlığı ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde Afrika’ya 39 seyahat gerçekleştirdi ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 23 Afrika ülkesini ziyaret eden ilk lider oldu. Ekonomik perspektiften bakıldığında ise Türkiye’nin parlayan yıldızı Türk Hava Yolları (THY) Afrika’daki destinasyonlarını çoğalttı. 2009 yılında Afrika’da 13 destinasyona sahip olan THY kitadaki uçuşlarını hızla artırarak 2016 itibariyle uçtuğu ülke sayısını 31’e, destinasyon sayısını ise 51’e çıkardı. Bu özelliğiyle THY, Afrika’daki en büyük havayolu firması oldu. Ekonomik ilişkilerdeki ilerlemenin bir başka somut örneği de Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle artan ticari ilişkileri 2015 yılı itibariyle 19.5 milyar dolara ulaştı. Bu rakam Türkiye-Afrika ticari ilişkilerinin 2003 yılına göre %258, 2008 yılına göre ise %16 arttığını gösteriyor. Türkiye’nin Afrika ticaret hacmindeki payı 2014 yılında %2.3’e yükseldi. Afrika ülkelerinin 2015 yılında Türkiye’nin ticaret hacmindeki payı ise % 8.7 olarak gerçekleşti. Oysa 2003 yılında Türkiye’nin Afrika ticaret hacmindeki payı %1’di. Afrika’nın Türkiye’nin ticaret hacmindeki payı ise %4.5’ti. Diğer yandan 2003 yılında sadece 100 milyon dolar olan Türkiye’nin Afrika’daki doğrudan yatırımları 2015 yılına gelindiğinde 6 milyar doları geçmişti. Son 10 yılda Türkiye Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), 19’u Sahra altı Afrika ülkesi olmak üzere toplamda 31 Afrika ülkesiyle ekonomik kurullar oluşturdu. Buna ek olarak, Ankara, 26 ülkede 26 ticari temsilcilik kurdu ve ekonomik ilişkilerin etkin bir şekilde ilerleyebilmesi için 38 Afrika ülkesiyle de ticari ve ekonomik antlaşmalar imzaladı. Ayrıca, Türk müteahhitleri Afrika inşaat sektörü içindeki paylarını artırarak kitadaki en büyük inşaat firmaları oldular. 1970 yılından bu yana, Türk müteahhitleri Afrika’nın farklı bölgelerinde toplam 55 milyar dolar değerinde 1.150’den fazla proje gerçekleştirdi.

İNSANİ YARDIM SEFERBERLİĞİ

Türkiye’nin Afrika kıtasındaki kültürel faaliyetleri Afrika açılımındaki üçüncü önemli nokta olarak karşımıza çıkıyor. Bu ülkelerle olan tarihi ve kültürel yakınlık ve Afrika genelindeki dini ve kültürel faaliyetler Türkiye-Afrika ilişkilerinin mihenk taşı olarak değerlendirilebilir. Bunların başında ise Türk kültürünü, sanatını ve Türkçe’yi tanıtmak üzere kurulmuş olan Yunus Emre Enstitüsü'nün faaliyetleri geliyor. Dördüncü olarak, Türkiye’nin Afrika kıtasındaki insani yardımları dikkat çekiyor. Türkiye, Afrika’da gerçekleştirdiği kalkınma ve insani yardımlar vasıtasıyla kıtadaki etkinliğini giderek artırıyor. Türkiye geçtiğimiz on yıl içinde Afrika’ya yönelik insani yardım miktarını artırdı ve bu alanda yeni metodlar geliştirdi. Türkiye’nin insani yardım diplomasisi, gelişmekte olan uluslararası bağışçı bir devlet olarak çok sayıda kalbi ve zihni kazanması için yumuşak bir güç aracı olarak karşımıza çıkıyor.

2017’de yayınlanan Küresel İnsani Yardım Raporu, Türkiye’nin gayri safi milli gelirine göre dünyanın en cömert ülkesi olduğunu açıkladı. Ankara bunu gerçekleştirmek için, gayri safi milli gelirinin (GSMH) %0.75’ini ayırdı ve bir önceki yılda dünya genelinde gerçekleşen toplam 27.3 milyar dolarlık insani yardımın beşte birinden fazlasını tek başına karşıladı. Sahra Altı Afrika’da Türkiye’nin bu cömertliğinden en çok istifade eden ülkelerden biri de kuşkusuz savaşın yıktığı Afrika boynuzu ülkesi Somali. 2011 yılında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine üyeleri, aileleri, insani yardım örgütleri ve ticaret temsilcileri ile birlikte açlığa ve halkın sıkıntılarını hafifletmeye yardımcı olmak amacıyla Somali’nin başkenti Mogadişu’yu ziyaret etti. Erdoğan, son 20 yılda Somali’yi ziyaret eden ilk devlet başkanıydı. O zamandan bugüne kadar Türkiye Somali’ye neredeyse her konuda yardım elini uzattı ve devletin yeniden inşa sürecine katkıda bulundu. Ankara, en büyük büyükelçilik binasını Somali’de açtı. Askeri alanda ise Türkiye’nin yurtdışındaki ikinci askeri üssü Mogadişu’da inşa edildi. Halihazırda faal olan bu üssün resmi açılışının yakın zamanda Erdoğan tarafından yapılması bekleniyor. Somali Ordusu’na eğitim veren askeri üs, Somali güçlerinin ülkede güvenliği sağlamasına yardımcı oluyor ve aynı zamanda bölgenin güvenliğine ve istikrarına da katkıda bulunuyor.

STRATEJİK ORTAK VE ÖNEMLİ AKTÖR

Türkiye’nin Afrika’ya olan ilgisi hem Türkiye hem de Afrika için kazanımları olan bir süreç. Bir taraftan, Türkiye’nin Somali’deki faaliyetleri ülkenin adeta küllerinden yeniden doğması yolunda büyük bir katkı sağlıyor. Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Somali, Afrika’daki kardeşlerimizle kurmak istediğimiz ilişkilerin simgesi haline geldi” ifadesi ise Afrika’nın Türkiye için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Diğer taraftan Afrika’nın, doğal kaynakları, genç ve dinamik nüfusu ve girişimci ruhu kıtanın makus talihini değiştirme potansiyeline sahip.

Türkiye, Afrika ile her ne kadar Osmanlı döneminden kalan tarihsel ve kültürel ilişkilere sahip olsa da bugünkü gelişmelerin temeli 1990'lı yıllarda atıldı ve AK Parti'nin Türkiye’de iktidara gelmesiyle 2000›li yılların başlarından itbaren büyük bir ivme kazanmaya başladı. Bu nedenle Türkiye, Afrika Birliği'nde stratejik ortak ve önemli bir aktör olarak gözlemci statüsünü kazandı. Türkiye, Afrika Kalkınma Bankası'na bölge dışından bir ülke olmasına karşın üye oldu ve ayrıca üç Türkiye-Afrika iş ve ekonomik zirvesi düzenledi. İlk olarak, 2008 yılında İstanbul'da düzenlenen Türkiye-Afrika Ekonomik Zirvesi, ikinci olarak, 2014›te Malabo’da (Ekvator Ginesi) düzenlenen Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi ve üçüncü olarak, 2017 yılında Antalya’da yapılan 1. Türkiye-Afrika Tarım Bakanları Toplantısı ve Tarımcılık Forumu.

Özetle, Ankara ile Afrika ülkeleri arasındaki ikili antlaşmaların ve askeri işbirliklerinin Afrika-Türkiye ilişkilerine katkı sağladığı, Türkiye’nin Afrika açılım politikasının etkili ve verimli olduğu, Afrika ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin yeni dönemin yolunu açtığı söylenebilir.

Abdinor Hasan Dahir - TRT World Research Center
#Türkiye
#Ortadoğu
#Afrika
#Strateji
7 yıl önce