|

Tarikatların görevi İslâmı sevdirmek

1950'lerin sanat dünyasında fırtına gibi esen Tosun Bekir Bayraktaroğlu, namı diğer Tosun Baba, yıllardır Amerika’da İslâm’ı anlatıyor. Hakiki ve sahte tarikatlar olduğuna değinen Tosun Baba, “Nasıl ki İslam doğuşundan beri aynı kaldıysa yüzlerce senedir aynı kalan tarikatlar da var. Tarikatlar hakiki İslamı, İslam adabını, yumuşak, insani İslamı, şiiriyle, musikisiyle güzelleştirerek insanlara tebliğ etmeye çalıştı diyor.

Yeni Şafak
04:00 - 10/09/2017 Pazar
Güncelleme: 04:39 - 9/09/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
Tosun Bekir Bayraktaroğlu
Tosun Bekir Bayraktaroğlu

Amerika başta olmak üzere Fas, Bosna, Irak gibi farklı ülkelerde İslâm’ı anlatan Tosun Bekir Bayraktaroğlu’nun Amerika’da yaptığı sohbetler “Gönül Çerağını Uyandırmak” adıyla kitaplaştı. Çalışma 15 Eylül’den itibaren Sufi Kitap etiketiyle raflarda yerini alacak. Bayraktaroğlıu Paris’te sanat, California’da mimari, Londra’da sanat tarihi alanında eğitim gördü. Galericilere ve sanat sevicilere inat et ve ateş gibi uzun süre korunamayacak maddelerden eser üretti. Anarşist bir sanat akımı olan Shock Art’ın kurucusu oldu ve Amerika’yı birbirine kattı. 1968 yılında Cerrahi Şeyhi Muzaffer Özak ile tanıştı. Dört sene sonra Dingin bir hayatı seçti, nefsini kışkırtan sanat işlerini de bıraktı. Kısa zamanda “gördüklerin yeter” denerek Şeyh Tosun oldu. Hattat, şair, müzisyen şeyhler vardı, o ressam şeyh olarak bir ilke imza attı. Efendisinin harita bildiği sözleri takip eden Tosun Baba ile yeni kitabını, son dönemdeki tarikat tartışmalarını ve sosyal medyayı konuştuk.

“Gönül Çerağını Uyandırmak” adlı kitabınız okurla buluşmayı bekliyor. Çalışmanın hedefi nedir?

Çoğumuzun baş gözü var, bakarız görmeyiz veya görürüz anlamayız. Veya gördüğümüzü anlarız da anladığımızı yapmayız. O göz gönül gözüne hitap ederse, yani görüp anlayıp gördüğümüzü seversek insan sevdiği şeyi yapar. Amma bunu yapabilmek için bilmek lazım. Bilmek için de öğrenmek lazım. İnşallah kitapta veliyullahın sözlerini naklettik, tesir eder de öğrenip biliriz.

Kitapta Abdülkadir Geylani, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nden alıntılar yer alıyor. Onların sözleri, yüzyıllardır devam eden kadim değerlerin devamlılığına işaret ediyor sanırım…

Maalesef bugün dünyanın birçok camilerinde, İslam mekteplerinde katı şeriat öğretiliyor. Namaz kılmazsan, oruç tutmazsan, zekat vermezsen, hacca gitmezsen cehenneme gidersin manası anlaşılıyor. Amma nasıl namaz kılınır, nasıl oruç tutulur, nasıl zekat verilir kimse pek anlatmıyor. Bundan gayri Allahu Teala’nın diğer farzları var, onların kazası yok. Birisi suda boğuluyorsa “yarın gelir seni kurtarırım”, birisi açsa “yarın gelir seni yediririm” demek yok, hemen yapmak lazım. Efendimiz (SAV), “insanların en iyisi insanlara en çok iyilik edendir” diyor. Buna da günümüzde müslümanları teşvik eden maalesef çok kimse yok. Onun için kadim evliyaullahın sözleri tekrar edilirse inşallah belki bunlar da öğrenilir.

MÜSLÜMANLARI HAKİKİ İSLAM’I BİLMEZ BULDUK
Fas, Çeçenistan, Bağdat, Kosova gibi çeşitli yerleri gezdiniz. Farklı ülkelerdeki Müslümanlar hakkında ne söylemek istersiniz? Neler gözlemlediniz?

Şimdi 91 yaşındayım. 70 yaşlarımda, harp zamanları, Bosna-Hersek’e, Kosova’ya, Irak’a yardım için gittik. Fas müstemlekeyken gençliğimizde 10 sene yaşadık. Onların istiklallerini kazanmasına hizmet ettik. Bütün bu hallerde bütün müslümanları bilgisiz, tahsilsiz, hakiki İslamiyeti -biz dahil- bilmez bulduk. Allah encamımızı hayreyleye.

Amerika gibi bir ülkede, İslâm için çalışmanın zorlukları neler?

Şeyhim rahmetli Muzaffer Özak’ın emriyle vazifedar olduğum Amerika’da elhamdulillah birçok kimse müslüman oldu. Bir aralar New York’taki dergahımızda ekseriyet muhtedilerdi. Arjantin’deki ve Şili’deki zaviyelerimizde 100 küsür kişi, oradaki şeyhlerimiz de dahil muhtedidirler. 40 sene içinde 13 kişiden yüzlerce kişi olduk. Onlara dilimizin döndüğü kadar hakikat-ı İslam’ı öğretmeye çalıştık. Şimdiye kadar İslam için çalışmalarımızda elhamdulillah bir zorluk görmedik. Amma biz daima etrafımıza müfid ve hadim olmaya çalıştık. Kendimizi sevdirdik. Amma bundan sonra ne olur Allah bilir.

BÜTÜN DÜNYA DÜŞMANIMIZ
Yıllar içinde CIA başta olmak üzere müdahale etmeye çalışan grup veya kurum oldu mu? Hangi islamofobik durumlar yaşandı?

Muhakkak olan, Amerikan başkanı açık seçik müslüman aleyhtarı olduğunu gururla söylüyor. Sadece Amerika değil, bütün dünya düşmanımız. İşin en acısı biz bize diğer İslam düşmanlarından daha düşmanız. Suriye’de, Filistin’de, Irak’ta, Mısır’da, Libya’da, Afganistan’da kendi kendimizi öldürüyoruz. Bu halimize hep “Amerika yaptı” diyoruz. Hoş, o “yap!” dediyse bile biz niye yapıyoruz? Resulallah, “Müslüman müslümanın kardeşidir” diyor. “Bütün müslümanlar bir ailedir” diyor. Allahu Teala “Rabbinin ipine yapış, birbirinizden ayrılmayın” diyor, “Birbirini Allah için seveni Allah da sever” diyor. Biz birbirimizden nefret ediyoruz, birbirimizi katlederken ölürsek de şehit olduk diyoruz. Amma fakiri en üzen şey, dünyanın ve müslümanların bize düşman olduğundan daha ziyade, Türkiye’deki bir güruhun müslümanlardan nefreti...

FETÖ sonrası tarikatlar tartışma konusu yapılmaya çalışılıyor. Müslüman için tarikatın önemi nedir?

Siyaseti sevmem. Bizim tarikatımızda siyasete karışmak yasaktır. Hatta birbimize “ben şu partiye bu partiye rey veriyorum” demek bile yasaktır. Feto mensuplarının tarikat mensubu olduğunu bilmiyorum ve zannetmiyorum. Hakiki tarikatlar var, sahte tarikatlar var. Her kıymetli şeyin kopyası olur. Altının kopyası, pırlantanın kopyası var, ama kimse fışkı kopyası yapmaya kalkmadı. Hakiki şeyhler var, sahte şeyhler var. Nasıl ki hakikat-ı İslam doğuşundan beri aynı kaldıysa yüzlerce seneden beri devam eden ve aynı kalan hakiki tarikatlar, hakiki İslamı, İslam adabını, yumuşak, insani İslamı, şiiriyle, musikisiyle, güzel sanatlarıyla güzelleştirerek insanlara tebliğ etmeye çalıştı. Aynı zamanda, namazın her hareketinin, her kelimesinin manasını, orucun açlık olmayıp Hazreti Adem’in mirası Esma ul Hüsna’nın hayatımızda zuhur etmesine çalışmak olduğunu, ‘bizim’ dediğimiz mal ve mülkün bizim olmadığını idrak etmeyi öğretti. Yani İslamiyeti yumuşattı, güzelleştirdi ve Allahu Teala’ya yakın olmamıza hizmet etti.


Camilerin tekkelerden farkı nedir?

Camilerde müslümanlar birleşir! Ayrılık gayrılık kalmaz. İmam namazda cemaate baş olur. Cemaat de o tek kişiye tâbi olur. Cumaları hutbede müslümanlara İslamiyetin halini ve daha iyi olması için çalışılması teşvik olunur. Camiler cemaatin muhtaç olanlarına hizmet eder. Tekkeler de camidir. Orada da aynı şeyler eksiksiz yapılır. Hatta namaza, oruca ilave edilir ve ehl-i şeriatın hakiki mensuplarının yaptıkları ibadetlere ilaveten ehl-i tarikat sadece kendi mensuplarının muhtaçlarına değil yakın uzak bütün müslümanların, hatta gayri müslimlerin de imdadına yetişmeye çalışır. Kılınan namazın, tutulan orucun manasını öğretir ve der ki, bir insan birşey yapacaksa ilk evvela bunun kendisi için iyi olup olmadığını düşünmesi lazım. Eğer iyi olacaksa başkaları için de iyi olup olmayacağını düşünmesi lazım. Hem kendisine hem başkalarına iyi olacaksa o işi yapar. Amma Allah’ın en sevdiği amel, bir işin belki kendisi için çok kötü olacağını, hatta onu öldürebileceğini bilse de birçok kişiye iyilik getireceğini bilip yaparsa onun en güzel iş, yani amel-i saliha olduğu öğretilir.

Nazım’ın şiirlerini Necip Fazıl’a tercih ederdim
Bir söyleşide Necip Fazıl’ın öğrencisi olduğunuzu okuduk. Merhum nasıl bir öğretmendi? Ondan neler öğrendiniz?

Necip Fazıl, Allah rahmet eylesin, güzel adamdı. Şiir yazardı, amma fakir, Nazım Hikmet’in şiirlerini onun şiirlerine tercih ederdim. O zamanlar fakir de şiir yazardı. Kendisi Edebiyat hocamızdı. İyi hocaydı, o kadar. Sonraları ehl-i tarikat olduğunu duyduk, sevindik.

50’li yılların hareketli sanat ortamından günümüze kadar sanatla ilgili neler yaptınız?

50-60’li yıllarda Paris’te, bilhassa Amerika’da yeni bir sanat doğdu. Fakir de bu yeni sanatın mensuplarındandı. Birçok tanınmış abstract expressionist sanatkarlarıyla halk önünde, talebeler önünde, konferanslarda beraber olduk. 60’larda Guggenheim mükafatını aldık. 70’lerin başlarında sokaklarda yaptığımız ‘happening’lerle New York’u biraz sarstık. Gene 70’lerde sanatı bıraktık, çünkü nefsimize, benliğimize, gururumuza korkunç bir hizmet yaptığını gördük. Sonra 2000’lerde Türkiye’nin tanınmış galeri sahiplerinden Yahşi Baraz beyefendinin ısrar ve teşvikiyle fırçayı yeniden elimize aldık, Türkiye’de 2 sergi açtık.


Facebook, twitter gibi sosyal medya alanlarını takip ediyor musunuz? Gündemin buradan şekil aldığını görüyoruz, Müslümanlar bunun için ne yapmalı?

Bilgisayarla aram iyi değil. Açıp kapamasını bile bilmem. Kalemle yazarım. Bu suallere cevap verirken elinde bilgisayarı bunları yazan elhamdülillah benim sevgili sekreterim Güzide hanımefendi var. O olmazsa başka evlatlarım var. Dünya haberlerini televizyondan dinlerim, her sabah eve gelen New York Times gazetesinden takip ederim. Zaten twitterda mwitterda olan mühim şeyleri buradan da öğreniriz. Bazı insanlar bilgisayar hastası. Orada oyunlar var, acaip şeyler var, bizim dervişlerden rahmetli zenci Ömer vardı, onun oğlu Seracettin vardı. İyi talebe olmadığı için orduya soktuk. O 24 saat bilgisayar hastasıydı. Tabi askeriyede buna mani oldular, çocuk intihar etti. Müslümanların benim gibi bilgisayar cahili olması lazım değil. Emailinden, hazreti google(!)ın ansiklopedik bilgisinden müstefid olmaları lazım. Amma katiyen bilgisayar hastası olmamaları için bilhassa çocuklarına dikkat etmeleri lazım.

#Tosun Bekir Bayraktaroğlu
#Şiir
#Tarikatlar
7 yıl önce