Ortadoğu’da kılıç dansı: Katar Körfez’in neyi olur?
- Twitter'ta paylaş
- Facebook'ta paylaş
- BiP'te paylaş
- Telegram'da paylaş
- Whatsapp'ta paylaş
- Pinterest'te paylaş
- Flipboard'da paylaş
- E-posta gönder
- 5 Haziran: Körfez'in sancısı
- Krizin ayak sesleri
- Trump ziyareti: Küreden 'kaos' çıktı
- Krizin gölge ismi: Trumpizm
- Hedef ne? Müslüman Kardeşler, Hamas, Yardım Kuruluşları…
- Uluslararası toplumun tepkisi
- Katar krizinin ekonomik yansımaları
- Kriz ne kadar sürebilir?
5 Haziran: Körfez'in sancısı
Ortadoğu’da ayak sesleri çok öncesinden duyulan bir kriz 5 Haziran günü patlak verdi. Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır, Katar’ı ‘terörizme destek vermekle’ suçladılar ve diplomatik ilişkilerini kesme kararı aldıklarını duyurdular. Bu dört ülkenin ardından iç savaşın devam ettiği iki ülke de Katar’a karşı bu cepheye katıldığını duyurdu. Yemen’de Husilere karşı Suudi Arabistan’ın desteklediği Hadi ve Libya’da da darbeci Sisi tarafından desteklenen Tobruk merkezli Hafter yönetimi Katar ile ilişkilerini kestiklerini duyurdular. Bunlara sonradan eklenen ülkeler ise Maldivler, Senegal ve Çad oldu. Ürdün ise Katar ile diplomatik ilişkilerin seviyesini düşürdüğünü açıkladı.
Körfez bölgesinde Katar ile ilişkilerini sürdüreceğini açıklayan ülkeler ise Kuveyt ve Umman ile sınırlı kaldı. Bunun yanı sıra Türkiye, Rusya, Almanya, Fransa, Pakistan başta olmak üzere birçok ülke krizin diyalog yoluyla çözülmesi çağrısı yaptı. Türkiye krizin çözümü için bir yandan diplomatik görüşmeler başlatırken, diğer yandan da Katar’a gıda yardımı gönderdi. Türkiye’nin bölge güvenliği için attığı en önemli adım ise Katar’daki askeri üsse asker gönderme kararını öne çekmesi oldu.
Katar ile Arap ülkeleri arasında yaşanan bu kriz Ortadoğu’nun son çeyrek asırlık döneminde karşı karşıya kaldığı en büyük diplomatik kriz olmaya devam ediyor…
Krizin ayak sesleri
Katar ile Arap ülkeleri arasında 5 Haziran’da başlayan krizin arka planında ise çok ciddi tartışmalar ve görüş ayrılıkları bulunuyor. Katar, diğer Körfez ülkeleri ile karşılaştırıldığında dünyaya daha fazla açık olan bir ülke. Kraliyet ve emirliklerin bulunduğu bölgede rejimlerin temel önceliği varlıklarını sürdürebilmektir. Bunun en görünür olduğu dönem ise Arap Baharı süreci oldu.
Tunus’ta başlayan ve zamanla domino etkisi yaparak bölgedeki ülkeleri etkileyen halk hareketleri, birçok rejim için tehdit olarak algılandı. Özellikle Mısır’da Mübarek rejiminin yıkılmasından sonra bölgedeki en etkili dini ve siyasi hareket olan İhvan’ın seçimler yoluyla iktidara gelmesi, Körfez ülkeleri için büyük tehdit oluşturdu.
Al Jazeera etkisi
Müslüman Kardeşler Hareketi'nin varlığının Mısır’la sınırlı kalmaması ve birçok Arap ülkesinde tabanın bulunması Vahabiliğe karşı bir alternatif olarak görülmesi bu dönemde Suudi Arabistan ve BAE’nin İhvan’a bakışını olumsuz etkiledi. Buna bir de İran tehdidi ve Bahreyn’deki halk gösterileri eklendiğinde Körfez ülkeleri bu değişime karşı tepki gösterdi. Bu sebepten dolayı da Mısır’da darbeci General Abdulfetah el-Sisi tarafından gerçekleştirilen askeri darbe BAE ve Suudi Arabistan tarafından desteklendi ve sonraki süreçte de Sisi rejimi finanse edildi. Mısır darbesi sürecinde Körfez ülkeleri birlikte hareket ederek Sisi rejimine destek verirken, Katar bu süreçte farklı bir pozisyonda yer aldı.
- Katar, Aljazeera aracılığıyla Mısır’da yaşanan darbenin hem uluslararası toplum hem de Arap halkı tarafından yakından takip edilmesinde büyük rol oynadı. Yine benzer şekilde, Aljazeere kanalının farklı fikirlere, eleştirilere ve muhalif görüşlere yer vermesi Körfez ülkeleri ile Katar’ı uzun bir süre karşı karşıya gelmesine yol açtı.
Katar’ın İhvan üyeleri ile iletişimi sürdürmesi ve Sisi rejimine mesafeli kalması da bu ayrılığı güçlendirdi. Nitekim bugün yaşanan krizin bir benzeri 2014 yılında daha düşük bir seviyede yaşanmış ve Suudi Arabistan Katar Büyükelçisini ülkeye geri çağırmıştır. Bu durum mevcut krizin temellerinin 5 Haziran öncesine uzandığına dair değerlendirmeleri güçlendirmiştir.
Trump ziyareti: Küreden 'kaos' çıktı
ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump, göreve başladıktan sonra Obama’nın izlediği doktrini terk etme sinyali verdi. Obama kendi döneminde Ortadoğu’dan çekilmeye dönük politikalar izlerken, Suudi Arabistan liderliğindeki Körfez ülkeleri ve İsrail için tehdit olarak algılanan İran ile de nükleer anlaşma yaparak normalleşme dönemini başlatmıştı. Bu durum kendisini uzun yıllar boyunca ABD’nin güvenlik şemsiyesi altında hisseden bu ülkeler için ciddi belirsizliklere ve güvenlik ikilemine yol açmıştı.
Trump ile birlikte ABD’nin bu yaklaşımında değişim sinyalleri gelmeye başladı. Kampanya sürecinde izlediği İran karşıtı söylemini, görevi devraldıktan sonra da sürdüren Trump, İran’ı Ortadoğu’daki terörizm destekçisi olarak nitelendirdi. Bu durum Körfez ülkeleri için ABD ile yeniden yakınlaşma fırsatı olarak değerlendirildi.
Nitekim 20 Mayıs’ta ilk yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan’a gerçekleştiren Trump, Riyad’da düzenlenen ABD-Arap İslam Zirvesi’nde yaptığı konuşmasında İran’ı hedef tahtasına koydu. Suudi Kralı Selman’da bu zirvede yaptığı konuşmasının önemli bir bölümünü İran’a ve terörizme ayırdı. Riyad ziyareti kapsamında Suudi Arabistan’la 110 milyar dolarlık silah anlaşması yapan Trump, bölge ülkelerine ‘güvenlik’ vaadini de en üst seviyeden garanti etti.
Trump’ın bölgeye etkisi bununla sınırlı kalmadı. Bütün okların İran’a yöneldiği Riyad zirvesinden çıkan sonuç ise İran karşıtı cepheyi güçlendirmek oldu. Ancak bu yaklaşım bölgesinde bağımsız bir politika izleyen Katar’ın tutumu ile örtüşmeyen yeni bir süreci işaret ediyordu. Katar’ın zirveden çıkan sonuca mesafeli olduğu iddia edildi. Nitekim zirveden kısa bir süre sonra Katar Emiri Al Sani'nin basına yansıyan bir konuşmasında ‘Trump’a fazla güvenilmemesi gerektiği’ ve ‘ABD’ye karşı İran’ı destekleyici’ açıklamalar yaptığı iddia edildi. Bu durum Körfez bölgesindeki fitili ateşledi. Katar, söz konusu açıklamaları yalanlayıp siber saldırı olduğunu açıklasa da gerilim dinmedi.
Krizin gölge ismi: Trumpizm
BAE, Suudi Arabistan ve Bahreyn’den gelen sert eleştiriler ve gerginliği artırıcı açıklamalar, 5 Haziran sabahı yeni bir boyuta evrildi. Üç Körfez ülkesi ve Mısır yaptıkları açıklamada, Katar’ı ‘terörizme finansal destek vermek, ülkelerin iç işlerine karışmak, basın yayın yoluyla terörizme destek vermek’ ile suçlayarak diplomatik ilişkilerini kesti. Diplomatik ilişkilerin kesilmesinin yanı sıra kara ve hava sahalarını da ulaşıma kapattıklarını açıkladı.
Körfez ülkelerinin Katar ile diplomatik ilişkilerini kesmesinin temelinde öne çıkan iki iddia bulunuyor. İlki ‘terörizmi desteklemek’, ikincisi ise İran kaygısı oldu. SETA Strateji Araştırmalarından Uzman Abdullah Erboğa’ya göre Katar ile diplomatik ilişkilerin kesilmesinin arkasındaki temel dinamik İran'a yönelik yaklaşım. Erboğa, “Katar Emiri’nin yeni İran politikasına mesafeli yaklaşan açıklamalar yaptığı iddiası tüm bu yaşananların fitilini ateşledi” ifadelerini kullanıyor.
Hedef ne? Müslüman Kardeşler, Hamas, Yardım Kuruluşları…
Terörizme destek iddiası ise daha farklı bir düzleme oturmuş durumda. Dört ülkeden yapılan açıklamada Katar’ın destek verdiği iddia edilen terör örgütlerine dair bir açıklamaya yer verilmezken, bu ülkelerin krizin üçüncü gününde açıkladıkları ‘terör listesinden’ de anlaşıldığı üzere temel hedef İhvan ve Körfez ülkelerinin kendileri için tehdit olarak gösterdikleri isimler. BAE ve Mısır’ın etkisi ile hazırlanan listede 59 ismin ve 12 kuruluşun ismi yer alıyor. Birçoğu Müslüman Kardeşler üyesi olan isimlerin Sisi rejimi tarafından listeye eklendiği görülüyor. Nitekim ‘terör listesinden’ de anlaşıldığı üzere temel hedef bölgedeki İslami hareketler.
Hamas ise söz konusu listede yer almamakla birlikte, Körfez ülkelerinin hedefinde olan bir grup. Katar’ın ‘terörizm’ ile özdeşleştirilmesi en çok İsrail’in hesapları ile örtüşüyor. İsrail işgaline karşı direniş gösteren Hamas, Körfez ülkelerinin dolaylı yoldan işaret ettiği bir grup olması en çok İsrail’e alan açıyor. Nitekim, Körfezin ‘terör listesi’ne aldığı Katarlı yardım kuruluşlarından Qatar Charity, Gazze’deki Filistinlilere en büyük desteği veren kuruluşlar arasında yer alıyor ve BM’nin en önemli ortaklarından biri. Körfezin kararından sonra açıklama yapan İsrail yönetiminin BM’den bu kuruluşlarla işbirliğini sona erdirmesi çağrısı yapması da temel hedefi göstermekte.
During my recent trip to the Middle East I stated that there can no longer be funding of Radical Ideology. Leaders pointed to Qatar - look!
- ‘Terörizm destek’ iddiasının arka planını en net şekilde ortaya koyan fotoğraf ise ABD Başkanı Donald Trump’ın resmi Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile anlaşılıyor. BAE, Mısır, Suudi Arabistan ve Bahreyn’in terörizme destek vermekle suçladıkları ve diplomatik ilişkilerini kestikleri Katar ile ilgili açıklama yapan Trump, "Ortadoğu ziyaretimde, radikal ideolojilerin artık finanse edilemeyeceğini söyledim. Liderler Katar'ı işaret etti, bakın!" ifadelerini kullandı. Trump’ın söz konusu açıklaması, ‘terörizme destek’ suçlamasının Riyad’daki görüşmelerde tartışıldığını işaret ediyor. Bu durum da Katar krizinin arkasında ABD desteği olduğu iddialarını güçlendiriyor.
Uluslararası toplumun tepkisi
Katar Dışişleri Bakanlığı, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır'ın kendisi ile diplomatik ilişkileri kesmesine ilişkin ilk açıklamayı yaptı. IŞİD ve El Kaide'yi desteklediği iddiasıyla alınan diplomatik karara ilişkin yapılan açıklamada "Körfez ülkelerinin Katar'la ilgili kararı gerekçesiz ve haksız bir karar. Katar'a karşı alınan bu karar geçersiz kalacaktır" dendi.
Üç ülkeden itiraz
Uman, Kuveyt ve Irak, krize rağmen Katar ile diplomatik ilişkilerini sürdüreceklerini açıkladı. Bu ülkeler, Katar karşıtı ambargonun içerisinde yer almayacağını duyurdu.
BAE, Suudi Arabistan ve Baheryn ile ilişkileri gergin olan İran ise Katar'la ilişkilerini sürdüreceğini açıkladı.
- Türkiye: Devreye girdik
- Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, bazı müslüman ülkelerin Katar'la diplomatik ilişkilerini kesmesinin "üzüntü verici bir gelişme" olduğunu belirterek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın krizin çözümü için yoğun bir çaba sarfettiğini açıkladı. Erdoğan da daha sonra yaptığı bir açıklamada, Katar ve Körfez üllkeleri arasındaki krizi ‘Kardeş kavgası’ olarak tanımladı, “Kimseye faydası olmaz” dedi. Türkiye, Katar’a yönelik abluka sebebiyle ülkeye taze ürünler ihraç ederek ekonomik açıdan desteğini gösterdi.
ABD: Kriz büyümesin
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, konuyla ilgili açıklamasında "Diplomatik krizin büyümemesini öneriyoruz." ifadelerini kullandı.
Rusya: Masada çözün
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, "Gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Bölgede gerilimi artıracak her gelişme endişe oluşturuyor. Her türlü anlaşmazlığın müzakere masasında çözülmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz" dedi.
İngiltere: Tüm taraflara çağrıda bulunuyoruz
İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson, Katar ile yaşanan gerilim yüzünden bölgedeki mevkidaşlarıyla iletişimde olduğunu belirterek, "Gerilimin artık daha fazla tırmandırılmaması ve arabuluculuk çabalarına girişilmesi için tüm taraflara çağrıda bulundum” ifadelerini kulllandı.
İsrail: Büyük bir fırsat
İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman, Katar ve bazı Arap ülkeleri arasındaki krizin, kendilerine "Arap ülkeleriyle teröre karşı iş birliği yapmak için büyük fırsat sunduğunu" söyledi.
Katar krizinin ekonomik yansımaları
Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır'ın Katar ile hava ve deniz trafiğini askıya almalarının ekonomik etkileri de oldu. Suudi Arabistan’ın hava sahasını kapatmasıyla birlikte Katar uçakları uçuş rotalarını değiştirmek zorunda kaldı. Katar ile Körfez ülkeleri arasındaki uçuşlarda karşılıklı olarak durdu.
Dünyanın en büyük LNG ihracatçısı olan Katar’ın Körfez ülkeleri tarafından ablukaya alınması ile birlikte LNG ihracatında sıkıntılar yaşanabileceği kaygısı ortaya çıktı. Katar, yaşanan krizin ardından Japonya başta olmak üzere birçok ülkeye sorun yaşanmayacağını iletse de krizin ilerleyen zamanlarda derinleşebilme ihtimali enerji pazarını da vurabilir.
En büyük etki: Gıda ve LNG
- Katar’a yönelik ambargonun en büyük etkisi ise gıda ürünleri alanında oldu. Karadan tek sınır bağlantısı olan Suudi Arabistan’ın sınırlarını kapatmasından sonra Katar, gıda ürünlerini dışarıdan almaya başlamıştır. Bu noktada en büyük destek Türkiye’den geldi. Türkiye ilk günden itibaren Katar’a gıda ürünleri göndererek olası sıkıntıların önüne geçmeye çalışmaktadır. Krizin uzaması halinde gıda alanında da sıkıntıların yaşanabileceği belirtiliyor.
Kriz ne kadar sürebilir?
Katar ile diğer Arap ülkeleri arasında yaşanan diplomatik krizin aşılması için başta Türkiye olmak üzere birçok ülke aktif politika yürütüyor. Kuveyt, krizin kısa vadede sonlandırılması için taraflar arasında arabulucu oldu. Ancak kriz 5 Haziran’dan bu yana derinleşmeye devam ediyor. Bu durum krizin kısa vadede çözülmesi olasılığını güçlendirmektedir. Nitekim kriz nedeniyle olası bir çatışmanın yaşanabileceği yönünde iddialar da bulunmaktadır.
Ancak krizin çatışma evresinden uzak olduğu da bir gerçek. Türkiye, BM, ABD ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler krizin çözülmesi için çağrı yapması ve Katar’ın diyalog kanallarını açık tutması, gerilimin düşürülmesi adına büyük önem taşımaktadır. Nitekim uluslararası toplum ve bölge ülkeleri olası bir çatışmanın bölgeyi kaosa sürükleyebileceğinin farkında. Bu yönde atılacak bir adımın sadece Katar için değil diğer ülkeler için de ağır maliyetleri olacaktır. Mezhep çatışmasının yanı sıra olası bir otorite boşluğu halinde Irak ve Suriye’de olduğu gibi bu bölgede de terörizmin güçlenebileceği aktörlerce biliniyor.
- Peki, kriz ne kadar sürer? Krizin çözülebilmesine dair işaretler şuan için çok zayıf. Diyalog yolunun açık tutulması ve uluslararası toplumdan gelen çözüm çağrıları görüşmeler için ön açıcı olabilir. Buna bir de Katar’la diplomatik ilişkilerini kesen ülkelerin çıkarlarının farklılaşabileceği gerçeği eklendiğinde Katar karşıtı cephenin uzun süre birlikte hareket edebilme ihtimalleri de güç. Örneğin, Katar karşıtı cephenin içerisinde yer alan aktörler Katar’ı İran üzerinden suçlarken, İran ile ekonomik ilişkilerini de sürdürmeye devam ediyor. BAE’nin İran ile ticaret hacmi, diğer bütün Körfez ülkelerinin İran ile ticaretinden daha fazla. Yine benzer şekilde görece tarafsızlık siyaseti izleyen Kuveyt de İran ile iyi ilişkilere sahip. Yine Katar’ın bölgede yalnızlaştırılması fikri, Katar’ı İran’a daha fazla yakınlaştırır. Bu durum hem Katar’ı İran’ın kucağına itmek anlamına geleceği hem de diğer ülkeleri de kaygılandıracağı için İran üzerinden yapılan suçlamalar uzun süre devam edemeyecektir.
Terörizme destek suçlaması ise başta Batılı ülkeler olmak üzere birçok ülkenin ikna edilemediği bir suçlama. ABD Başkanı Trump bu suçlamaların arkasında dursa da bu konuda ABD yönetiminden de farklı sesler duyulmaktadır. İsrail işgaline karşı bölgedeki en önemli direniş hareketlerinden olan Hamas’ın doğrudan hedef alınması ve bunun İsrail’in faydasına olması halinde ise Katar karşıtı cephenin izlediği politikanın Arap halkları tarafından sorgulanmasına yol açacaktır.
Katar ile ilişkilerin beklenenden daha derin bir krize sürüklenmesi halinde ise olası seçenekler arasında saray içi bir darbe yapılması fikri dillendirilmektedir. Çatışma ve işgal senaryolarına oranla Katar için en önemli endişe kaynağı olarak bu olasılık ön plana çıkmaktadır.